• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Günümüz yanlışlarının başında gelenlerden biri de tarihi, bugün üzerinden değerlendirmektir.

Bir devletin, ırkın veya mezhebin bugünkü hali üzerinden o devletin, ırkın ve mezhebin tarihi değerlendiriliyor. Veya bir dinin, tarikatın ve cemaatin bugünkü bağlıları üzerinden o din, tarikat ve cemaat değerlendiriliyor.

Daha insafsız ve acımasız olan ise; bugünkü oluşan denklemler (düşmanlıklar ve dostluklar) üzerinden değerlendirmeler yapılıyor.

Bugünün insafsız pozisyonları üzerinden geliştirilen günübirlik değişken siyasi hava, adeta her şeyimizi (dinî, sosyolojik, psikolojik ve tarihsel yorum ve hafızamızı) teslim aldı.

Bugün üzerinden geçmişi yorumluyoruz.

Bugün üzerinden tarihsel okumalar yapınca da, bugün düşman bellediğimizin geçmiş tarihini sadece yanlışları üzerinden değerlendiriyoruz. Yanlışlar üzerinden bir ırkı, mezhebi ve tarihlerini toptan silebiliyoruz.

Bu, İslami bir yaklaşım olmadığı gibi insani bir yaklaşım da değildir. İslam bizden her konuda adil olmamızı ister ve bekler. Adalet, bugün düşman bildiklerimizin, tarihlerini; doğruları ve yanlışları, faydaları ve zararları ile olduğu gibi ortaya koymayı gerektirir.

Bugün ırkçılık ve mezhepçilik üzerine oluşmuş olan düşmanlıklar, tarihi yorumlamada koca koca insanları bahsettiğim insafsızlığa ve acımasızlığa sürükleyebiliyor.

“Efendim Osmanlı dediğiniz, kardeşin kardeşi taht için öldürdüğü ve saltanatın babadan oğula geçtiği bir tarih!”, “Türklerin bugüne kadar İslam’a ne hizmetleri olmuş ki!?”, “Şiiler Müslüman değil, onları tekfir etmeyen kafir olur!”, “Sünni alem boştur, İran’ın dışında bir direniş cephesi yoktur!” ve benzer şeyler...

Bunları söyleyenler öyle sıradan insanlar da değil. Irkçılığın ve mezhepçiliğin, günümüz siyasi çekişme ve düşmanlıklarının keskinliğinde savurduğu alimler, hocalar, hatipler, siyasiler, öğretmenler, tarihçiler...

Osmanlı ve Türklerin tarihi veya başka ırk ve mezheplerin tarihi sadece yanlışları üzerinden ele alınamaz. Doğruları ile beraber ele alınmak zorundadır. Mesela böyle ele alınırsa görülecektir ki Osmanlı’nın doğruları, yanlışlarından kıyas edilmeyecek kadar çoktur.

Bu, bir ırk olarak Türkler için geçerlidir. Müslüman Türklerden bahsedeceksek, Osmanlı’nın son dönemlerinden veya Cumhuriyet döneminden meseleye bakmak veya bugün üzerinden değerlendirmede bulunmak, bizi doğru sonuçlara ulaştırmaz.

 Bin yıllık bir tarihi başından ele alıp değerlendirmek lazım. Arapların çözüldüğü, Farsların tarih sahnesinde olmadığı bir dönemde İslam’ın sancaktarlığını yapmış bir ırkı sadece yanlışları üzerinden veya bugünkü düşmanlık üzerinden değerlendirmek doğru değil.

Batılı tarihçi Issawi Türklerin tarihini anlatırken; “bin yıldan fazla bir müddette sadece iki ciddi tehdit olan, Haçlı Seferleri ve Moğol istilasıyla mücadele etti. Birincisini kovarken, ikincisini de püskürterek ve ihtidalarla eritti” der.

Kısacası; “bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin” ayeti her konuda olduğu gibi ırk, mezhep, devlet ve ilişkili olarak tarih değerlendirmelerinde de adalet, şaşmaz ölçümüz olmalı.