• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Çivisi çıkmış bir dünyada hayat sürmek kötü. Bundan daha kötüsü, böyle bir dünyanın yaşamına alışmak ve onunla barışık yaşamak…  Acılar dünyasında gülmek, dertler dünyasında dertsiz yaşamak, zulümler karşısında sessiz kalmak, daha ötesi; bir takım hesaplar uğruna zulümleri ve zalimleri savunmak. Mazlumları kahredercesine, zalimleri koruma refleksi göstermek.

İslam insanı zulmün her çeşidinden men etmiştir. İnsanın zulmetmesini de zulme uğramasını da hoş karşılamamış ve bunun kabul edilemez olduğunu bildirmiştir. Zulmedici ve zulme uğrayıcı olmasını istemediği insanın, zalimlere meyletmesini de istememiştir. Hakeza gördüğü ve duyduğu zulümler karşısında sessiz kalmasını da ağır bir tabirle vasıflandırmıştır.

“Zulme karşı susan dilsiz şeytandır” hadisi bugünlerde daha bir mana kazanmış durumda. Her tarafımız küçük büyük, uzak yakın zulümlerle dolu. Yaşanan zulümlerin hepsiyle alakadarız.

Zulmün söz konusu olduğu yerlerde ve zamanlarda Müslümanın sorumluluğu, mazlumların yanında yer almaktır.

Hayatın merkezine insanı koyan her Müslüman, yaşanan zulümlerde empati yapar. Kendisini mazlumların yerine koyarak meseleye bakar. Bilgi kirliliği veya farklı hesaplar uğruna zulmü ve mazlumları görmemezlikten gelemez. Böyle yaklaşmayıp olumsuzlukları mazeret olarak görürse, kimin mazereti olmaz ki. Herkes kendisince bir mazeret ortaya koyar.

Bir de hayatın merkezine kendisini ve kendi özellerini koyanlar vardır ki, bunların yaklaşımı mazlumlarla empati yapıp, onların yanında yer almak değil, pragmatik yaklaşımlarla kendisinin ve kendi özellerinin çıkarları doğrultusunda hareket etmektir. Bunların yaklaşım ve ilişkilerinde çıkar belirleyicidir.

Dikkat ederseniz etrafında fırtınalar koparılan Uludere olayı üzerine söz serdedenler, çoğunlukla bu olayın mağdurları üzerinden siyasi çıkar elde etmenin mücadelesini veriyorlar. Bu ülke tarihinde çok büyük katliamlara imza atmış bir CHP`nin kendi siyasi tarihiyle yüzleşip, özür beyan etmeden, Uludere olayında mazlumların hamiliğine soyunması ikiyüzlülüktür.

CHP ve diğer siyasi oluşumlar Uludere olayına farklı saiklerle yaklaşabilir ve hatta iddia edildiği gibi Amerika merkezli propagandalar da olabilir. Ancak bu art niyetli ve çıkarcı yaklaşımlar var diye, Erdoğan ve kurmaylarının yaklaşım ve söylemlerinin zalimleri koruma refleksli, zalime meyletme temayüllü olmasının bir haklılığı yoktur.

Hükümet Uludere olayında çok çirkin yaklaşımlar sergiledi. Kullandıkları dil, geleneksel devlet dilidir ki, biz bu devlet dilini, geçmişte hep zulmedenleri koruyucu bulduk. Erdoğan`ın son günlerde kullandığı dil, mazlumları ısırıyor ve kendi içinde de çelişiyor. Dediği gibi Uludere olayı bir hata olsa dahi kullanılması gereken dil, bu dil olamaz.  Kaldı ki, TSK bu tür olaylar konusunda sicili bozuk bir kurumdur. Geçmişinde halkına yönelik katliamları, zulümleri ve düşmanlıkları olmayan ve Uludere olayı da TSK`nın sebep olduğu ilk olay olsa idi, belki kuşku ile yaklaşmadan hata olarak görülebilirdi. Ama geçmişi benzer vukuatlarla dolu bir kuruma, hüsn-ü zan beslenilmesini beklemek ve bu bir hatadır deyip geçiştirmek doğru değildir.

İdris Naim Şahin`in bu olaya yaklaşımı ise, sosyal gerçeklerden ve tahlillerden uzak, tam bir kanun adamı kafası. Erdoğan, adam seçiminde bazen çok bariz stratejik hatalar yapıyor. Başta Diyarbakır olmak üzere yerel seçimlerdeki tercihlerinde olduğu gibi.

İçişleri bakanı, Uludere`de öldürülenler için; “zaten ölmeselerdi, kaçakçılıktan yargılanacaklardı” dedi. Sormazlar mı sizin gibi devlet adamlarına, “ölümleri göze alıp kaçakçılığı bir geçim kapısı olarak gören o gençleri, buna mecbur eden bölgenin mağduriyeti, yine bu cumhuriyetin zulümlerinin bir eseri değil mi?” Bölgeyi yokluğa ve sefalete mahkum eden devleti sorgulaması gereken bakan, kaçakçılığı sefaletlerine bir çare olarak gören ve bunu canlarıyla ödeyen halkı suçluyor. Adeta kabirlere razı olun, yoksa kaçakçılıktan yargılanmak da var, demeye getiriyor.

Erdoğan her fırsatta Uludere`nin kullanıldığını söylüyor. Olabilir, sahada herkes kaleye hücum edebilir ve fırsatları gole çevirmek isteyebilir. Ancak bunların hiçbiri, savunmaya geçmişsiniz diye sizlere kendi kalenize gol atma hakkı veremez. Bana göre, Erdoğan ve adamları Uludere olayında kendi kalelerine gol atmışlardır. Mazlum halkın kalesini şutluyorlar. Bunu da rakiplerinin hücumlarına bağlıyorlar ki, bu mazeret olamaz.

Kızlarını tesettürle okutmak isteyen ailelere de ha bire cezalar yağdırılıyor. Gaziantep`ten sonra Bursa`da da iki öğrenci velisine hapis cezaları verildi. Anlaşılan bu, savcı ve hakimlerin kişisel cezalandırması değil, bir politika. Farklı yerlerde aynı cezaların verilmesi bunu gösteriyor.

Suriye`nin Hule katliamı da içimizi kanatan ayrı bir zulüm ve maalesef Suriye`de mazlum halk ölmeye devam ediyor.

Allah bizleri tüm zalimlerden ve onlara meyletmekten uzak tutsun ve Suriye`de yaşanan zulümlerin müsebbiplerini kahretsin.

Mustazaflar Hareketi`nin de hayırlı olması duasıyla…