• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Türkiye`ye yazık ediliyor.

Türkiye`de 90 yıl boyunca ilk defa yönetimin, halkın iradesine geçme fırsatı doğdu. Yönetim, 80 yıl Kemalist cumhuriyet rejimini idare eden Kemalist kadrolar elinden alınıp ilk defa halkın iradesine teslim edilecekti.

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar baskılanan, dışlanan, ötekileştirilen, ezilen halk bu umutla Ak Parti`yi iktidara getirdi. 16 yıl boyunca da bu sebeple iktidarda tuttu.

Mazlum halkın beklediği tek şey, yönetimde adalet idi.

İlk iki dönemde eksik ve yanlışları olsa da, doğrularını yanlışlarından çok gördüğümüz iktidara son zamanlarda bir haller oldu. Gittikçe adaletten uzaklaştı ve son hız uzaklaşmaya devam ediyor.

Ülke yeniden baskı rejimine sürükleniyor, iddialarını besleyen pek çok gelişme yaşanıyor. İhale yolsuzlukları, imar rantı, mülakatlardaki ve güvenlik soruşturmalarındaki haksızlıklar, FETÖ ile ilişkisi olmadığı halde FETÖ adı altında mağdur edilen binlerce insan...

Bütün bunlarla kalsa neyse!

Dediğim gibi son dönemlerde iktidara bir haller oluyor. Halk arasındaki tabir ile iktidar, aklını yemiş gibi.

Son dönemlerdeki uygulamalar dışında dillendirilen bazı hususlar var ki, iktidarın gittikçe aklını kaybetmeye başladığına işaret ediyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, bakanların da bulunduğu bir açılışta, metro çalışmalarında kendilerine en çok oy veren yerlere öncelik tanıyacaklarını söyledi. Orada bulunan bakanlar ve milletvekilleri dahil hiçbir Ak Partili buna itiraz etmedi.

Aradan günler geçti. Sn. Cumhurbaşkanı ve başbakan da dahil olmak üzere kimse bunu eleştirmedi.

Aslında İstanbul BB Başkanı Ak Parti`nin açıkça ifade etmeyip devlet içinde uygulamaya koyduğu konsepti dillendirdi sadece. Ölçü, kendilerinden olmak veya kendilerine oy vermek. Geçen yazımda da belirttim; bir kimse kendilerinden veya ittifak kurdukları partiden ise devlet kapısı kendisine açıktır, kendisine ihale veriliyor, devlet içinde işleri görülüyor. Kendilerinden değilse, devlet kapısı kendisine kapalıdır, kendisine ihale verilmiyor ve devlet içinde işleri görülmüyor.

Mülakatlar, güvenlik soruşturmaları ve cari ihale usulü şu anda bu konseptin üzerine kurulu.

Sahadaki bu uygulamaların yanında, Sn. Cumhurbaşkanı`nın zaman zaman baskı rejimine geçişi andıran açıklamaları, Türkiye`nin geleceği açısından tehlike sinyalleri içeriyor.          

Sn. Cumhurbaşkanı, PKK`dan ve FETÖ`den ayrı ayrı yediği darbelerden, ülke içinde ve dışında karşı karşıya kaldığı ihanet ve cephelerden sarsılmış olabilir. Ancak her ne olursa olsun adaletten uzaklaşmaları, baskıcı rejime ve adaletsiz uygulamalara gitmeleri kabul edilemez. Hele bizim gibi omurgası adalet olan bir dinin mensuplarının ve adaleti siyasi mücadelesinin merkezine koymuş olan bir partinin kabul etmeyeceği tek şey, adaletsizliktir. Çünkü bizim inancımızda “adalet, devletin dinidir.”

Devlet adaletten uzaklaşırsa, nazarımızda dinsizleşmiş ve  meşruiyetini kaybetmiştir.

Bu konuda vicdan ve sorumluluk sahibi her bir Ak Partili bir Rachel Corrie olmalı ve “Zulüm bizdense ben bizden değilim” deyip, yaşanan gidişatın karşısına dikilmeli. Bu duruş Allah ve tarih önünde bir sorumluluk olduğu gibi, bunu yapmadıkları taktirde mevcut gidişat ülkeyi felakete sürükleyecektir.