• DOLAR 34.427
  • EURO 36.417
  • ALTIN 2843.783
  • ...

Gün geçmiyor ki bir kadının kocası veya boşanmış olduğu eski eşi tarafından öldürüldüğü haberi ile karşılaşmayalım. Kadınlardan birinin, kocasının veya boşanmış olduğu eski eşinin işkencesine uğradığını...

Hatta bu cinayetlerin bazılarında öldürülenler arasında kayınvalide, kayınpeder ve kadının kardeşlerinin olduğu haberleri...

Eskiden bu kadar kadın cinayeti işleniyor muydu? Veya kadın bu kadar işkenceye uğruyor muydu?

Namus meselesi kapsamında kadınların öldürüldüğü oluyordu. Ancak bu kadar yaygın değil ve geçimsizlik sebeplerine bağlı işlenen cinayetler değildi.

Bugün işlenen kadın cinayetlerinin sebepleri çok farklı. Eşler arasında yaşanan sorunlar sonrasında kocanın yaşadığı bunalım ve cinnet ile işlenen cinayetlerdir çoğu.

Toplumda işlenen kadın cinayetlerinin bu kadar artmasının sebepleri iyi tahlil edilmezse, her yeni kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet görüntüleri haberleri, kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddeti arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Bazı TV kanallarının işi gücü bu türden yayınlar yapmak. Nerede bir cinayet, şiddet ve toplumsal suç varsa bulup, ekrana taşıyorlar. Bu tür yayınların sürekli yapılması bir aşamadan sonra bunların toplumda normalleşmesine sebep oluyor. Toplumda şiddete eğilimi ve cinayete niyeti olanları harekete geçiriyor.

Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetle mücadele etmenin yolu, sabah akşam buna dair haberler yapmak olmamalı.

Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetle mücadele, bu suçların sebeplerini ıslah ile mümkündür. Kabul edelim ki, insanı şiddete iten sebeplerin başında maneviyatsızlık geliyor. Maneviyatı güçlü hiçbir insan bu tür suçlar, daha doğrusu hiçbir suç işleyemez. Kemalist rejim, 90 yıl boyunca eğitim müfredatındaki manevi konuları çıkararak topluma en büyük kötülüğü maneviyatsız nesiller yetiştirmekle yaptı.

Bugün her ne kadar medya kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetten şikayet ediyorsa da kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin artmasında en büyük pay sahiplerinden bir tanesi de yine medyadır. Ahlaksız dizileri, aile yapısını sarsan yayınları ile toplumda büyük tahribatlara ve maneviyatsızlıklara sebebiyet verdiler.

Medya, yayınları ile toplumda şehveti, öfkeyi, şiddeti tahrik ediyor. Toplumda işlenen kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı ve diğer suçlarda bu yayınların küçümsenmeyecek payının olduğu inkar edilemez.

Son zamanlarda kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin artmasının en büyük sebeplerinden biri de AK Parti iktidarının, Eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin eli ile çıkardığı “Aileyi Koruma ve Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Kanunu” oldu.

Siz bakmayın, Batı`dan ithal bu kanunun adının “aileyi koruma ve kadına yönelik şiddeti önleme kanunu” olduğuna; kanun, içerdiği düzenlemeler ile sorun yaşayan eşler arasındaki ateşe benzin döktü, art niyetli kadınlara kapılar araladı, kadınları erkeklerin hedefine koydu ve aileleri parçaladı.

Biz kanun çıktığı dönemde de bu kanunun, kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddeti arttıracağını ve aileleri dağıtacağını söyledik ve itirazlarımızı dillendirdik. Ama o dönemin başbakanı Sn. Erdoğan toplumu, bakan hanımın hatırına kurban etti. Bakalım bu kanun için de “biz AB sürecinde zina kanununda hata yaptık” benzeri bir itiraf gelecek mi? Ki, itiraf neyi değiştirecek ki, itiraf sonrası ıslah adımları atılmadıkça...