En hakiki kumpas, hukuki kumpas
Bugüne kadar bizim dilimizdeydi, bugünden sonra hükümetin dilinde…
ZERRAB davası her anıldığında hükümet yetkililerinin kullandıkları ortak dilin adı “Kumpas” olmuş durumda. Namı diğer “Hukuki Kumpas!”
Hukuk sisteminin cilvesi olsa gerek, güçlünün pençesine düştüğü anda “Hukukilik” niteliğinden sıyrılıyor, güçlünün elinde boyun eğdirme, tasfiye etme, yok etme aracına dönüşüyor. Yerel ve ulusal bazda olduğu gibi küresel bazda da hukuk aynı olumsuz niteliklere bürünmekten kurtulamıyor. Birilerini “medeni usullerle” tasfiye etmeyi amaçladın mı, yapılacak ilk iş hukuk sistemine nüfuz etmek, altını oymak, hukuku bir ejderhaya dönüştürmek yeterli oluyor.
Yıllardır kurulmuş “Hakiki/Hukuki Kumpasları”, bu kumpaslarla insanların ömründen yılların çalındığı gerçeğini dile getirmekten bıktık usandık. Ancak siyasi otoriteyi gerçek anlamda ve bir bütün olarak kumpas gerçeğine bir türlü inandırmayı başaramadık. Teorik anlamda FETÖ ile bağlantılı kumpas gerçeği genel hatlarla kabul görse de, kimi zaman “Zülfü yare`ye” dokunduğu için pratikte adımlar atılması hariç, kumpas gerçeğini bertaraf etme adına bir türlü kumpas mağduriyetleri giderilmedi, belki de giderilmek istenmedi.
Hafta içerisinde Star gazetesinin “Referanduma Suikast Tuzağı” manşetiyle yayınladığı haber, “Hukuki Kumpasın” en berbat, en soğuk yüzünü ifşa etmesi açısından dikkat çekiciydi. Lakin haberin gördüğü ilgi, kumpasa uğrayıp müebbet ceza alan İbrahim Gürceğiz`in mağduriyetinin giderilmesi yerine “HÜDA PAR`ın referanduma verdiği destek” ile sınırlı tutulması enteresan bir durum oluşturuyordu.
Bir polis şefi, yapacağı ev baskını öncesi o ilin emniyet müdürüne suikastı konu alan bir eylem planı ve krokileri Gürceğiz`in yatak odasına yerleştirerek muazzam bir suç ihdasına imza atıyor. Bu “Hukuki Kumpas” Gürceğiz`in müebbet hapisle cezalandırılmasıyla kalmıyor, uzun bir aradan sonra yine aynı sahte belgeyle yeni bir operasyonun fitili ateşlenmeye çalışılıyor.
“Bu ne cesaret!” dedirtecek türden yapılan son manevra, neyse ki direkten dönüyor. Ama şu soruyu sormak da gerekiyor:
“Ehli kumpas, aynı belgeyle, üstelik ON ALTI yıl aradan sonra yeni bir operasyonun fitilini ateşleme cesaretini NEREDEN ve KİMLERDEN alıyor?”
Şunu söyleyelim; bu cesaretin kaynağı bizatihi şimdinin siyasi erki değildir, ama aynı şeyi siyasi erkin vurdumduymazlığı için söylemek çok zor. Yıllardır yazılan, çizilen, haykırılan kumpas seslerinin hiçbir mecrada karşılık bulmuyor olması, bellidir ki yılların verdiği hoyratlıklarla kumpas doktorası yapmış İFSAD ŞEBEKESİ için azim kaynağına dönüşüyor. Çünkü siyasi erkin tutumundan cesaret alıyor, bayat/yapay gerekçeler üzerinden bir daha amuda kalkmaktan korkmuyor, çekinmiyor.
“Kumpas” kelimesinin patentinin bizim üzerimizde kaldığını düşündüğümüz bir esnada Amerika, bölgesel politikalar bağlamında Rıza ZARRAB davasını bir şantaj ve kumpas aracına dönüştürürken “tekelimizde” olduğunu sandığımız “KUMPAS” kelimesi artık hükümetin tekeline kaymaya başlamış görünüyor. “Yargı kumpası”, “Hukuk kumpası” gibi deyimler bu aralar hükümet yetkililerinin dilinden düşmez oldu. Amerika`nın ZERRAB davasını FETÖ taktikleriyle normal çığırından çıkararak bariz bir silaha dönüştürdüğü şu süreçte bu davaya yapılacak en iyi yakıştırma, tabiki de “Kumpas” olacaktır.
Lakin bugüne kadar içeride “Kumpas” gerçeğiyle bir türlü yüzleşmeyen hükümetin dışarıda bu gerçekle yüzleşmesi, belki de kumpasların soğuk yüzünü anlamada bir dönüm noktası oluşturabilir.
Ne diyelim;
Damdan düşenin halinden en iyi damdan düşenler anlar.
Dışarıda kumpasların soğuk yüzüyle karşılaşan siyaset kurumu, umulur ki içerideki kumpasların önemini kavramaya başlar.