• DOLAR 34.657
  • EURO 36.458
  • ALTIN 2951.697
  • ...

Trump ile ilgili en yaygın kanaatler, Trump`un küresel çapta ABD politikalarını ne yönde şekillendirebileceği üzerine kuruluyor.

Tabii ki kişi ve kadroların devlet politikaları üzerindeki etkileri vardır. Ancak söz konusu devlet, Amerika gibi 50-100 yıllık planlar yapan bir küresel aktör ise durum farklılaşır. Zamana ve zemine bağlı olarak ABD başkanları arasında uygulamada nüans farklılıkları bulunsa da geçerli olan tek şey, “Devlet aklının” çerçevesini çizdiği planlamaların yürütülmesidir.

Son zamanlara kadar Amerika`nın küresel planlamalarında Ortadoğu hep merkez olarak yer aldı. Amerika, dünyanın belli başlı bölgelerini kendince kategorize etmekte, bu yerleri önem derecesine göre listelemektedir.

Bu doğrultuda Amerikan Savunma Bakanlığı dört yılda bir “Savunma, Gözden Geçirme ve Küresel Askeri Konuşlanma Planı” hazırlamakta; müdahil olacağı alanların öncelik sırasını, gerekli güç kaydırmalarını, muhtemel askeri güç niteliğini ve miktarını, işbirliği yapacağı yeni ortaklarını, çatışma risklerini bu plana göre belirlemektedir.

Savunma Bakanlığı, dört yıllık “Savunma ve Gözden Geçirme” planını en son 2014 yılının sonlarına doğru yayınlamış, bunu da  “Ulusal Güvenlik Stratejisi, Savunma Stratejik Planlama Rehberi ve Bütçe Kontrol Rehberi” gibi diğer stratejik planlamalar üzerine inşa etmişti.

2014 tarihli son dört yıllık “Savunma ve Gözden Geçirme” planı birbiriyle bağlantılı üç bölümden oluşmaktaydı. Bu bölümler;

“ABD topraklarının savunulması”, “Küresel Güvenliğin İnşası” ile “Güç Gösterme ve Kesin Zafer” şeklinde idi.

Amerika`nın yeni dönemde nasıl bir küresel-bölgesel politika izleyeceğine dair Trump ve saldırgan ekibinin ağzından çıkacak sözlere odaklanmak yerine “devlet aklının” uzun aşamalı planlamalarına bakmak, aslında yeterince fikir verecektir.

Az kalmasına karşın 2020 yılı için Amerikan emperyalizminin müdahalede öncelik sırasına göre oluşturduğu listede Asya Pasifik bölgesi birinci sırada yer almaktadır. Ancak Amerika dendiği vakit özellikle İslam dünyasının aklına ilk olarak Ortadoğu`nun geliyor olması, Amerikan vizyonu ile algılarımız arasındaki mesafeyi birbirinden hayli uzaklaştırmaktadır. Obama`nın Ortadoğu politikasının İslam dünyasındaki siyasi aktörler arasında anlaşılmazlığa mahkûm edilmesi gibi Trump`un da yeni dönemde ne yapacağının “bilinemiyor” olması da aslında bu sebeptendir.

Amerika için artık yeni yerleşim alanı Asya-Pasifik bölgesi ve tehdit algılamasının başında da Çin yer alıyorken hala “Ortadoğu önceliği” üzerinden Amerikan politikasını okumaya devam etmemiz, belki de Trump`u değil bizim âlemi anlaşılmaz kılmaktadır.

Oysa 2014 tarihli raporda, 2020`ye kadar öngörülen Amerikan hedeflerinde askeri güç kaydırmalarının yanı sıra, askeri güç niteliğinin değişmesi de önemli yer tutmaktadır. Planlamada Japonya, Kore ve Avustralya, yeni güç konumlanmaları için önemli merkezler olarak zikredilirken, Amerikan deniz unsurlarının yüzde altmışının bu bölgeye kaydırılması hedeflenmektedir. Kara gücünde azalmayı öngören ABD, siber orduların yanı sıra hava, muharip deniz unsurları ve özel kuvvetler alanında önemli oranda güç artırımını hedeflemektedir.

Amerika, bu denli Çin`i çevreleme ve Asya Pasifik bölgesine yönelmeyi düşünürken hepimizi yakından ilgilendiren Ortadoğu`yu boş mu bırakacak?

Değil. Ortadoğu için öngördüğü tablo, şu anda yaşanılanın aynısıdır. İç çekişmeler, çatışmalar, terör vb.

Bu tablonun süreceğini öngörmekte, bu durumda doğrudan müdahale etmek yerine yerel müttefiklerle vaziyeti idare etmek ve lojistik desteğin yanı sıra özel kuvvet unsurlarıyla yürütmeyi düşündüğü örtülü operasyonlar şeklinde özetlenebilecek stabil bir politika yürütmeyi hedeflemektedir.

Aslına bakılırsa Amerika`nın bugün için uyguladığı Ortadoğu politikasına ek olarak raporda yer alan Rusya ve İran politikaları da yeni Pasifik politikası bağlamında önem arz etmektedir.

Çin`i çevreleme planları yapmada başarı sağlamak, Çin ile beraber ortak hareket edebilecek olası müttefikleri başka alanlarla meşgul etmekten geçmektedir. Bu durumda iki ülke olarak İran ve Rusya ön plana çıkmaktadır.

İran`ı Ortadoğu`da meşgul etmek, ki Trump`la beraber Suud-israil ekseninin canlandırılmaya başlanması boşuna değildir.

Rusya`yı ise belki de rüşvet olarak algılanacak bir yöntemle Ortadoğu`da serbest bırakıp elini güçlendirecek şekilde bir taktik göze çarpmaktadır.

Yaşadığımız bölge olması ve hepimizi etkiliyor olması itibariyle gözümüz kulağımız hep Ortadoğu`dadır.

Ama Ortadoğu`da ne dana kaldı ne de koparılacak kuyruk. Oysa orta vadede dananın kuyruğunun kopacağı yer Asya Pasifik bölgesi olacaktır. Trump`çuların İran`la ilgili “askeri müdahale” tehditleri büyük oranda blöf olsa da, Çin ile savaş tamtamları boşuna değildir.

Coni, çekik gözlü adamların büyük zenginlik vadeden hammadde kaynaklarına göz dikmiştir, tıpkı bir zamanlar entarili adamların petrolüne göz diktiği gibi.