Corona-Panik, Dijital Hayata Adaptasyon Deneyi mi?
Ortalığı kasıp kavuran Corona virüsü ile dünyanın başı belada. Virüsün ortaya çıkması ile ilgili henüz kanıtlanmamış komplo teorileri havalarda uçuşsa da, virüsün yaydığı etki ile küresel çapta ortaya çıkan panik durumu arasındaki makas giderek daha fazla açılıyor.
Tüm insanlığı panikletmiş bulunan Corona’nın bulaşma sayısı ve öldürücü etkisi rakamlarla ortaya konduğunda, neredeyse her yıl tekrarlanan gribal enfeksiyonların geride bıraktığı rakamları yakalamaktan henüz çok uzak. O halde şunu net olarak belirtmek mümkündür; panik havası bilerek oluşturuluyor ve bu panikletme çabaları insanlığın hayatında önemli değişimlere yol açacak yepyeni bir aşama hazırlığı olarak beliriyor.
Panikletme çabaları malumunuz her türlü medya ve sosyal medya mecraları üzerinden sürdürülüyor. Küresel çapta etki gücüne sahip medya organlarının arkasındaki şirketler, lobiler ve para babaları gerçeği düşünüldüğünde virüsten ziyade panikletmenin daha fazla önem kazandığı ortaya çıkıyor.
“Karantina”, en temel çözüm önerisi olarak öne çıkarılıyor. İnsanın insanla ilişkisini sınırlandırmak hayat memat meselesi olarak beyinlere kazınıyor. Kocaman metropollerde devasa kalabalıklar arasında zaten sanal dünyaya el vermişliğin oluşturduğu yalnızlık olgusu, bu kez ileri bir aşamaya evriliyor.
Çalışma hayatı sekteye uğruyor, ofis çalışmaları evlere kaydırılıyor, para ile fiziki temas virüse dokunmak ile eş değerde tutuluyor. Kollektif çalışmalar ve ortamlar ölümcül hata olarak lanse edilip ruhen bireyselleşmiş insanoğluna bu kez fiziki anlamda da yalnızlık dayatılıyor.
Alışılagelen sosyal hayat tırpanlanmaya çalışılırken, ekonomik alanda da ilginç değişimler yaşanıyor. Virüs tehdidi üretim faaliyetlerini durma noktasına getirirken, küresel piyasaları allak bullak edecek dev borsalar her gün yeni bir çakılma rekoru ile anılıyor. Yüzyıla damga vuran dev şirketlerin hisse senetleri tepetaklak aşağı iniyor. Borsa ve şirket hisselerinin çakılmasının küresel ekonomide yola açacağı geniş çaplı bir ekonomik krizin ilk etabı olması, mevcut küresel ekonomik sistemin sürdürülebilirlik imkanının artık kalmadığı yönündeki uzman görüşlerini destekliyor.
2007’de Mortgage krizi ile yüzde 7 civarında düşüş gösteren Amerikan borsalarının etkisi, 2008 küresel krizi olarak ortaya çıkmıştı.
Amerikan demiryolları hisselerinde yaşanan dev çakılma, 1929 küresel ekonomik buhranını beraberinde getirmişti.
1780’li yıllarda Fransa’da Missisippi hisselerinin çakılması, büyük bir toplumsal kaosa yol açmış ve yaşanan iç kargaşalar, yeni bir çağ başlatan Fransız İhtilali’ne kapı aralamıştı.
Virüsün etkisiyle ABD, Avrupa ve Asya borsalarında baş gösteren düşüş krizinin bildiğimiz ekonomi ve ticaret alışkanlıklarını büyük oranda sonlandırıp yeni tür alışkanlıklara kapı aralayacağı iddiaları hiç de yabana atılacak görüşler değil. Virüs krizinin sosyal hayattan ekonomiye, eğitimden çalışma koşullarına, sanal ticaretten ödeme sistemlerine kadar her alanda yeni alışkanlıklar dayatması, virüs veya virüs üzerinden oluşturulan panik havasının devasa gelişmelere ve yeni tarz alışkanlıklara matuf amaçlar taşıdığı gerçeğini ön plana çıkarıyor.
Dayatılan yeni tarz alışkanlıkların niteliğini, artı veya eksilerini şimdiden kestirmek elbette kolay değildir. Her yeni aşamanın eksi yönleri olabileceği gibi, yeni fırsatlara kapı aralayan artıları da beraberinde getirmektedir. İhdas edilecek yeni alışkanlıklara hazırlıklı olanlar faydalarından yararlanacak, hazırlıksız yakalanacak olanlar da ceremesini çekmekten kurtulamayacaklardır.
Ne tür değişimler hedefleniyor sorusu burada önem kazanmaktadır.
Son yıllarda öne çıkan en önemli kavram, dijitalleşmedir. ARAMCO gibi dünyanın en değerli şirketi bile çakılma sürecine girmişken teknoloji firmaları günümüzde en fazla değer kazanan sektörel faktörler olarak öne çıkmaktadır. Blockchain, nesnelerin interneti, yapay zeka gibi alanlarda yürütülen çalışmalar, geleceğe damga vuracak alanlar olarak göze çarpmaktadır. Mesela blockchain sistemi için herkes tereddütsüz “Çağımızın en büyük devrimi” nitelemesinde bulunurken, şimdiye kadar insanoğlunun hayatında somut hiçbir etkisi görülmedi. Oysa Çinli şirketler, Avrupa sermayedarları, Microsoft’tan Rockefeller’e, Rothschild’den JP Morgan’a, tanınmış finans kurumlarından Wall Street sermayesine kadar tüm baronlar blockchain ve blockchain tabanlı projelere her yıl devasa bütçeler ayırmakta, her projenin kendi hizmetlerinde üretip müşterilerine kullandırtmayı düşündüğü dijital paralara yine hatırı sayılır bütçelerle ortaklıklar kurmakta ya da sponsor olmaktadırlar.
Dijital hayata adaptasyon anlamında virüsün ortaya çıktığı Çin’in Wuhan kenti bu anlamda adeta pilot bölge işlevi gördü. Virüs kurbanlarının tazminat ve belge işlemlerinin daha hızlı yürümesi adına sigorta şirketleri blockchain tabanlı hizmet vermeye başladılar. Karantina altındaki şehirde halkın ilaç ihtiyaçlarının karşılanmasında robotlar devreye sokuldu. Online alışveriş siteleri her türlü ihtiyacı karşılayacak siparişler almaya başladı. Hazır yemek siparişleri el değmeden tamamen robotların çalıştırıldığı restaurantlardan karşılanmaya başlandı. Her türlü iletişim ihtiyacı karantinadaki şehirde dijital platformlara emanet edildi. Şirketler ofislerini kapatarak çalışanlarını evden hizmet vermeye sevk ettiler. Robot teknolojisinin geliştirilmesi ve fabrikalarda insanlar yerine robotların çalışmaya başlaması zaten kimi sektörlerde yürütülen çalışmalar arasındaydı. Dev otomotiv üreticileri son yıllarda nesnelerin interneti üzerine çalışmalar yürütmekte ve sürücüsüz araç üretme yoluna koyulmuş bulunmaktadırlar. Akıllı ev aletleri, akıllı evler, hatta akıllı şehirler üzerine hararetli çalışmalar yürütülmektedir. İnsan gibi düşünen ama insandan daha fazla düşünme opsiyonlarına sahip olan yapay zeka çalışmaları yine en fazla yatırım çeken diğer bir sektör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Son olarak karantina önlemleri kapsamında alternatif olarak yaygınlık kazanacak olan diğer bir alan da eğitim faaliyetleri olacaktır. Nitekim uzaktan eğitim çalışmaları geçmişte yürütülen faaliyetler arasında bulunsa da bundan sonra daha sağlam ve verimli altyapı çalışmalarının oluşturulmasıyla yaygınlık kazanacak diğer bir alan olarak karşımıza çıkacaktır.
Dijitalleşme, yol açacağı alışkanlıklar açısından çağ kapatıp yeni bir çağ açacak bir potansiyel taşımaktadır. Toplumsal alandaki köklü değişim ve dönüşümler doğal seyir içerisinde hızlılık kabul etmez. Hedeflenen değişimleri hızlandırmak da insanlık için bir kırılma noktası ihtiyacını doğurmaktadır.
Corona üzerinden oluşturulup köpürtülen panik havası, değişimi ölüm kalım savaşına indirgemekle büyük bir kırılma noktası oluşturmuş durumdadır.
Bu açıdan bakıldığında Corona virüsü çok da masum bir virüse benzememekte, değişim ve dönüşüm açısından yapılan deneysel çalışmaların aparatı olma ihtimalini güçlendirmektedir.