• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Geçen Çarşamba günü AA Editör Masası programına çıkan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, PKK’den bahsederken “Türkiye ve İran, PKK’ya karşı ortak operasyon yapacak” açıklamasında bulundu. Nasıl, ne zaman yapılacağı konusunda detay verilmeyen “Ortak operasyon”un, PKK ile ilgili boyutu bir tarafa, bölgede yaşanan ve giderek görünür olmaya başlayan yeni güç denklemini kapsayan karşıt bloğa yönelik mesaj içermesi açısından dikkat çekiciydi.

PKK eskiden Kandil ile birlikte anılırdı, son yıllarda ise Suriye ve burada konumlanan YPG ile anılmaya başlandı. YPG faktörünün Amerika, israil ve Suud ekseninin yakın takibinde olması, 2015’te Suudiler ile israil arasında varılan mutabakatın bazı maddelerini hatırlatmaktadır.

Obama döneminde pasif duruma düştüklerine inanan Suudi ve israilli yetkililerin uzun süren gizli görüşmelerinden sonra basına yansıyan mutabakat metninde Türkiye, Irak ve İran’ı kapsayacak şekilde “Büyük Kürdistan’ın” kurulması için ortak çabadan bahsedilmektedir. Suudi adına israil’le gizli görüşmeler yürüten eski Washington elçisi Enwer Kasım Eşki, bu bağlamda yaptığı bir açıklamada, iki tehlikeli akım olarak belirttiği “İran’ın Şii yayılmacılığı” ve “Türkiye’nin Osmanlı rüyası”na dikkat çekerek bunun önünün alınması gerektiğini belirtmişti. Eşki, bu iki “yayılmacı” akımın durdurulması için iki ülkeyi de uğraştırıp bir tür tampon bölge oluşturacak bir Kürdistan’ın kurulması gerektiğini ifade etmişti. 

Suudi ve israil’in “Kürdistan planı”, elbette bölgede Kürtlerin statü arayışlarına katkı sağlamak amacı taşımamaktadır. Tam tersine Kürtlerin bu arayışını kendi emellerine alet etme arzusunu barındırmaktadır. Adeta fırtınalar koparmasına karşın Kürdistan referandumu sırasında Barzani’ye somut herhangi bir destek sunmayan ABD-israil-Suud ekseninin Rojava üzerinden PKK’ye sunduğu sınırsız destek, meselenin iç yüzüne ayna tutmaktadır. Dolayısıyla Barzani yerine PKK/YPG oluşumunu bu amaçla destekleme iradesi, PKK/YPG’nin kullanışlılık alışkanlığıyla ilgili bir durumdur.

Aylardır Amerikalıların Suriye’den çekilmesi tartışılmaktadır. Ancak gelinen noktada çekilme işinin sadece bir vitrin değişikliğiyle sınırlı olacağı anlaşılmaktadır. Amerikalılar, Rojava üzerinden Suriye’de kalıcı olmaları gerektiğini İran karşıtlığı üzerine oturtmuş durumdadırlar. Bu durum aynı zamanda Rojava’da defakto bir statüye tekabül etmektedir. PKK/YPG üzerinden oluşan defakto statü, aynı zamanda Türkiye tarafından “Ulusal güvenlik” veya “Beka sorunu” olarak dillendirilmektedir. Başta BAE olmak üzere Körfez’in kimi sözcülerinden yükselen Türkiye karşıtı mesajlar ve Arap monarşilerinin Rojava’ya olan ilgilerinin somut politikalara dönüşmüş olması, Türkiye ile İran’ı ortak tehdit algılamasına sevk etmektedir.

BAE, Suudi ve Mısır’ın artan Rojava ilgisi, imar ve inşa adı altında buralara paralar akıtılması, israil-Arap ittifakının PKK ve Rojava meselesini stratejik bir hamleye dönüştürdüğünü ortaya koymaktadır. Suriye’de son süreçte ortak hareket eden Astana/Soçi üçlüsünden olan Rusya’nın yaşanan gelişmeler konusunda Türkiye ve İran ile farklı kulvarlara yönelme işaretleri vermesi, İran ile Türkiye’yi daha da yakınlaştıran bir askeri ve siyasi iklimin doğmasına yol açmaktadır.

Bölgesel bazda ittifak ve ihtilafların henüz sabit bir zemine oturmadığı bir süreç yaşanmaktadır. Yaşanan gelişmeler, parçalı ittifak veya parçalı ihtilafları beraberinde getirmektedir. Bu anlamda İran ve Türkiye, Amerika ve israil-Arap bloğunun Rojava politikasına karşı birlikte hareket etme ortak paydasında buluşmaktadır.

Gelelim Süleyman Soylu’nun detayı verilmeyen “Ortak operasyon” sözüne. PKK’ye karşı “Ortak operasyon” denince akıllara ilk gelen yer Kandil bölgesi olmaktadır. PKK ana gövdesinin Rojava’ya taşınması, Kandil bölgesini önemli oranda sembolik hale dönüştürmüştür. Kandil yöresine karşı olası askeri bir ortak operasyon, israil-Arap ekseninin meydan okuma alanına dönüşen Rojava PKK’sını ne derece etkiler, tartışmaya açıktır.

Ancak iki ülkenin bu yönde bir adım atması, mezkur eksene verilecek mesajlar içermesi açısından önemlidir. İran’ı çevreleme kampanyası karşısında birlikte hareket etme görüntüsü vermek, Türkiye açısından eski stratejik ortağına ulaştırılmak üzere daha anlamlı mesajlar taşıyacaktır.