Netanyahu`nun Suudi Hassasiyeti
Kasım ayının ortalarında Gazze`ye dönük terör amaçlı istihbarat operasyonu ve ardından başlayan karşılıklı çatışmalardan sonra Siyonist rejim, Filistin direnişiyle ateşkese yanaşmak durumunda kaldı.
Ateşkes uzlaşması karşısında öfke nöbetleri geçirmeye başlayan Lieberman, bunu teslimiyet olarak ilan ederek koalisyon ortaklığından ayrıldığını açıkladı.
Ardından Siyonist ordu, Lübnan sınır bölgesinde “Hizbullah tünelleri” bahanesiyle yeni bir operasyona yöneldi. Siyonistlerin Lübnan sınırını geçerek Hizbullah`a saldıracağı yorumları yapılırken İsrailli yetkililer hep bir ağızdan şu noktaya yoğunlaştı: “Hizbullah bize saldırmadıkça herhangi bir savaş ihtimali sözkonusu değildir!”
Aslında Kuzey kalkanı operasyonuyla Lübnan sınırını geçeceğe neredeyse kesin gözüyle bakılırken istihbarat kurumlarının herhangi bir karadan saldırının israil için felaketlerle neticeleneceği yönündeki uyarı raporları, siyonist rejimin olası saldırısını bloke eden en etkili neden oldu.
İsrail ordusunun Kuzey cephesi harekatı, kendi sınırlarına uzanan iki tünelin bulunması şeklinde bir “zafer” havasına büründürülmeye çalışılırken, en sert tepki yine Lieberman`dan geldi.
Lieberman, Kuzey cephesi harekatının Gazze yenilgisini telafi etmeye dönük bir manevra olduğunu, iki tünelin bulunup imha edilmesinin askeri zafer anlamında hiçbir değerinin de bulunmadığını söyleyerek Netanyahu hükümetini sert ifadelerle eleştirdi.
Kaldı ki Lieberman gibi azılı bir yaratığın bile bırakın Lübnan`ı, Gazze`ye dönük tehditleri karadan saldırıyı öngörmemekte, salt hava saldırılarından oluşmaktadır.
Dünya genelinde yaşanan tecrübeler, herhangi bir yeri işgal etmenin salt hava saldırılarıyla artık mümkün olmadığını, tamamlayıcı bir unsur olarak ancak kara saldırılarının işgal girişimlerini nihayete erdirebildiğini göstermektedir. Nitekim israil, artık ne Lübnan`ı ne de Gazze`yi kara saldırılarıyla işgal edemeyeceğini yaşadığı acı tecrübelerle öğrenmiş durumdadır.
Ne Gazze`deki ne de Lübnan`daki direniş gruplarının şimdilik israil`i herhangi bir kara harekatıyla dize getirebilecek imkanları yok. Ancak israil`in üstün hava gücünü sınırlandıracak farklı mekanizmaların devreye sokulması, siyonistleri hava saldırılarında da sınırlandırma yoluna sevketmiştir. Mesela her geçen gün daha fazla geliştirilen roket/füze teknolojisi ve misillemelerde israil`deki çoğu yerleşim birimlerinin vurulabilmesinin oluşturduğu caydırıcılık gibi…
Bu durum şüphesiz ki israil`i tedirgin eden faktörlerin başında gelmektedir. Artık salt askeri gücüyle kendini güvencede hissedemeyen israil, işbirliği yaptığı değişik bölgesel partnerlerle bölgenin farklı yerlerinde krizler oluşturarak istikrarsızlık adacıklarını oluşturmaya çalışmakta, böylece dikkatlerin israil`den uzaklaştırılarak kriz bölgelerine çevrilmesini sağlamaya çalışmaktadır. Bu alanda israil için en büyük işlevi ise başını Suud hanedanının çektiği malum ittifak görmektedir.
Malum olduğu üzere Suud hanedanının şu sıralar KAŞIKÇI cinayetiyle başı derttedir. Trump`ın damadı Kuscher`in cinayetteki etkisi, Trump yönetimini İbni Selman`ın avukat konumuna sokmuştur. Veliaht İbni Selman`ı hararetle savunan diğer bir isim de Netanyahu`dur.
İsrail Basın Ofisinin yabancı basın mensupları için düzenlediği yeni yıl buluşmasında bir gazetecinin, 2 Ekim'de ülkesinin İstanbul konsolosluğunda öldürülen Suudi gazeteci Kaşıkçı cinayetine yönelik sorusuna cevap veren Netanyahu, "İstanbul'da yaşananlar korkunç. Her ülke bu konuyla ilgili ne yapacağına karar vermeli ama Suudi Arabistan'da istikrar bozulursa sadece Ortadoğu'da değil tüm dünyada istikrar bozulur" diyerek Suud hanedanını savunması, en az Trump`un tavrı kadar manidardır.
Ortadoğu`daki tüm müslüman ülkelerde istikrarı bozucu roller oynamakla ünlü israil`in Suudi`nin istikrar ve güvenliğini “Dünya istikrarına” endekslemesi, israil`in bugün daha fazla hissetmeye başladığı varoluşsal tehdidin boyutuna ışık tutmaktadır. Çünkü israil, artık beka ve güvenlik endişelerini elinde tuttuğu devasa savaş gücüyle giderememektedir. Kontrol mekanizmalarına hükmederek bölgesel birer piyona dönüştürdüğü Suud, BAE, Mısır gibi ülkeler üzerinden suni ittifaklar kurarak Tel Aviv semalarını kaplayan korku ve endişe bulutlarını Riyad`a, Kahire`ye, Abu Dabi`ye taşımak suretiyle rahatlamaya çalışmaktadır.