Onlar rablerine iman eden gençlerdi
Resmi rakamlara göre Maraş merkezli iki depremde 50 bin'e yakın insanımız vefat etti.
Elbette her birinin farklı farklı hikayeleri vardı. Rabbim hepsine rahmetiyle muamele etsin, yaralılara şafi ismi hürmetine şifa ve yakınlarına da sabr-ı cemiller ihsan buyursun. Bizlere de hakkıyla ibret alan, hem fiili hem de kavli olarak tövbe ve istiğfar edip ona göre hayatını şekillendirmeye çalışan kullarından eylesin.
Bu on binlerce hikaye arasında Adıyaman merkez'de bulunan ve depremde rablerine kavuşan 4 gencin hikayesinden özetle bahs edeceğim.
Ahmet, Musab, Said ve Hüseyin...
Bu dört gencin vefat ettiği evin enkazından iki arkadaşları da sağ kurtuldu. Rabbim sağ kurtulan bu iki genci muhafaza etsin ve şehid hükmünde olan 4 arkadaşlarının yolundan ayırmasın.
Evet, Normalde okul tatil olmuş ve herkes memleketine, evine gitmişti. Ancak bu gençler; "...Onlar rablerine iman eden gençlerdi..." (Kehf:13) ayetin mücessem hali, peygamber sevdalısı ve Kuran neslini yetiştirmek için gayret eden yiğitlerdi.
Tatil olmasına rağmen memleketlerine gitmemişler; Zamanlarını Camide Kuran dersini vermekle, dindar bir neslin yetişmesi için gayret etmekle ve İslami STK'lar bünyesinde çalışmakla geçirmişler.
Evet, Yesrip'i Medine'ye çeviren Musap bin Umeyr’i mi arıyorsunuz? Alın size çağdaş Musap bin Umeyrler.
İslam tarihindeki fenafi-dava gençleri mi arıyorsunuz? Alın size 2023 tarihli örnekler.
30 yıl önce Türkiye'deki İslami mücadelenin samimiyet ve fedakârlığından mı bahs ediyorsunuz? Alın size bu günün numune-i imtisalleri.
Dindar bir neslin yetişmesi için her türlü fedakârlıkta bulunan bu dört gencin onlarca fedakârlık örnekleri vardır. Bunlardan sadece Ahmet'in babasının Ahmet ile ilgili anlattığı üç örneği aktarmakla yetineceğim.
"Malumunuz rahmetli Mehmet Yavuz ile samimi arkadaştık. Ahmet depremden kısa bir süre önce şöyle bir rüya görmüş; Ben, Ahmet ve rahmetli Mehmet Yavuz üçümüz bir sofrada yemek yiyormuşuz. Yemek'ten sonra Mehmet hoca gitmek için kalkar ve ikimize hitaben 'ikinizden biri benimle gelecek' demiş ve Ahmet onunla gitmiş. Benim ona düşkün olduğumu bildiği için Ahmet bu rüyasını bana değil de nenesine anlatmış ve ben sonradan duydum."
"İlçemize yakın ve sıcak suyun olduğu tatil köyünde birkaç günlüğüne ev kiralamıştık. Ailece oradaydık ve Ahmet'in de yanımıza gelmesi için ısrarla onu çağırdık ancak Ahmet; 'camide öğrencilere Kur’an dersi veriyorum, gelirsem aksatmış olurum, beni mazur görün' dedi. Bu cevaba kızdım, 'yahu biz ailece birkaç gün bereber kalmak istiyoruz' dedim ve kızarak ağabeyine 'Ahmet'i çağır gelsin ve birkaç gün beraber kalacağız' dedim. Derken, geldi ancak yerinde duramıyor, beni de kırmak istemiyor. Onu çağırdım 'Bak oğlum! Gördüğün gibi burası çok güzel bir yer, birkaç gün ailece beraber kalalım tekrar gidersin' dedim. Bana karşı olan edebinden dolayı 'Olur baba' dedi ve ekledi 'Cennet buradan daha güzeldir ve ben cennete gitmek istiyorum.'
"Depremden birkaç gün sonra yabancı bir numara beni aradı. Beni arayan kişi, 'Ağabey! Ahmet için aradım, Allah (c.c) gani gani rahmet eylesin. Benim oğlum gayesiz, amaçsız bir insandı ve bizim de imtihanımız olmuştu. Ahmet onunla arkadaş oldu, onunla ilgilendi ve Ahmet'in nasihatleriyle oğlum hidayet yolunu buldu, Allah (c.c) Ahmet'i Cennet'le mükafatlandırsın ve sizlerden de razı olsun' dedi. Tabi ben bütün bunlardan sonra, ne kadar ulvi bir davaya sahip olduğumuzu daha iyi anladım."
Son sözüm de şehit hükmünde olan bu yiğitlerin ailelerine;
Yiğitleriniz; Genç davetçilere ilham kaynağı olacaklar, çağımızın fenafi-dava örneklerine konu olacaklar ve yevmi mahşerde sizlere şefaatçi olacaklar inşaallah. Çünkü şehit gibi yaşadılar ve şehitler hükmünde rablerine kavuştular, onlarla ne kadar gururlansanız azdır. Rabbim sizleri adn ve firdevs cennetlerinde bir araya getirsin. Amin.