Suriye denklemi
Türkiye ile ABD arasında anlaşma sağlandı.
Bu anlaşmaya göre, Türkiye operasyonlara 120 saat ara verecek ve bu zaman diliminde YPG güçleri de sınırın 32 km derinliğine çekilecek.
Konu ile ilgili Türkiye’den yapılan açıklamalar şöyle, “Suriye’nin kuzeyinde 444 kilometrelik sınır şeridindeki, 32 km derinlikteki alanın tamamı güvenli bölge olarak kabul edilecek ve YPG unsurları buraları terk edecektir” şeklindedir. Ancak ABD daha anlaşmanın ayrıntıları ile ilgili net açıklamalar yapmış değildir.
Muhtemelen ABD, Türkiye’nin güvenli bölge olarak isimlendirdiği alanın tamamını YPG unsurlarından temizlemek istemeyecektir. Konu ile ilgili farklı farklı açıklamalar yaparak kafaları karıştırmak isteyecektir. Ancak Türkiye’nin duruşu ve stratejik hamleleri sonucu etkileyecektir.
Türkiye’nin 9 Ekim’de başlattığı harekat ile ABD, Suriye’de ciddi güç kaybına uğramıştır. Çünkü yıllardır desteklediği, askeri ve lojistik yardım sağladığı YPG’yi yüz üstü bırakmış ve başka şeytanlıklar peşinde koşmuştur. Bu durum hem YPG hem de ABD’ye sırtını yaslayan diğer bilumum yapıları korkutmuş ve “ABD’ye güven olmaz” dedirtmiştir.
Dolayısıyla ABD, Suriye denkleminde Rusya, İran ve Türkiye’den sonra gelen dördüncü aktör olarak görünmeye başlandı. Ya da en azında Rusya blokuna karşı daha zayıf duruma düştü diyebiliriz.
Peki bundan sonra ne olacak?
ABD, her zamanki gibi çift taraflı oynamaya devam edecek. Bir yandan “Stratejik müttefik” yalanıyla Türkiye’yi oyalayacak. Diğer yandan “İŞİD ile mücadele ediyor” yalanıyla YPG’ye yardım etmeye devam edecektir.
Rusya, mevcut konumunu güçlendirmeye çalışacak. Sahada olan Esed, İran, Türkiye ve YPG ile ilişkilerini daha da ileri bir seviyeye götürerek denklemin en güçlü aktörü olacak.
ABD tarafından yüz üstü bırakılan YPG, muhtemelen hem ABD hem de Rusya ile diyaloğunu devam ettirecektir. Her ne kadar sahada ABD ile görünse de perde arkasında Rusya ile olan görüşmelerine daha ağırlık verecektir. Dolayısıyla hem ABD hem de Rusya istediği zaman YPG’yi sahada yönlendirecektir.
Türkiye ve İran’a gelince; ya milli çıkarlarını öncelemeye devam edip ABD ve Rusya’nın yalanlarına inanmak zorunda kalacak ve sahada oyalanmaya devam edecekler. Ya da “Ümmet” ortak paydasında bir araya gelip, “Şeffaflık” ilkesi gereği konuyu tüm yönleriyle müzakere edecek ve güçlü birer aktör olarak yerlerini alacaklar.
Öyle görünüyor ki, Suriye denklemi hamuru çok su çekecek ve bu denklemin çözümü İslam alemi için önemli birçok sonuç doğuracak.
İslam alemi için hayırlı sonuçlar doğurması temennisiyle...