• DOLAR 32.252
  • EURO 34.684
  • ALTIN 2399.422
  • ...

Büyük şeytan ABD, Büyükelçiliğini Kudüs`e taşıması resmen İslam âlemine meydan okumadır. Mezhebi ve nesebi fitnelerle kavrulan Âlem-i İslam`dan ses seda yok. Cılız çıkan bazı sesler olsa da bunlarda sözde kalıyor.

Siyonist ve Haçlıların postalları altında inleyen Kuds-ü Şerif yeni bir fatih bekliyor. Yeni bir Ömer (r.a),  yeni bir Selahaddin-i Eyyubiyi düşlüyor. Ama maalesef İslam ülkeleri, kimi milli çıkarlarını kimi küresel siyasi konjonktürleri kimi de iç siyasetleri gereği bu konuda somut bir adım atmıyor.

Türkiye`ye gelince, Filistin ve Kudüs konusunda İslam ülkeleri arasında sesi en gür çıkan ülkedir Türkiye. Ancak bu ses bir türlü pratiğe yansımadı, kamuoyu daha çok somut adım ve icraat bekliyor.

Bir yandan Sayın Cumhurbaşkanının; “Ey Netenyahu sen bir teröristsin.”, “Kudüs`ü çocuk katili bir devletin insafına bırakamayacağız.”, “İsrail, bir terör devletidir.” sözleri, diğer yandan birçok alanda İsrail ile olan ilişkilerin devam etmesi ciddi bir çelişkidir.

Sadece bunlar mı? Hayır.  

Hatırlanacağı üzere geçen yıl bu günlerde, İsrail Ankara Büyükelçisi Eitan Naeh, Ülkesinin 69`uncu kuruluş yıl dönümü vesilesiyle resepsiyon düzenlemişti. Resepsiyona katılan dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Başbakan Binali Yıldırım`ın İsrail Başbakanı Netenyahu`ya tebrik mesajını ileterek şunları kaydetmişti; “Sayın Başbakan, İsrail`in milli gününü tebrik eder, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin gelişmekte olduğunu görmekten memnuniyet duyduğumu ifade etmek isterim. Temennimiz, Türkiye-İsrail ilişkilerinin, Ortadoğu`da barış ve istikrarın sağlanması yönündeki çabalara da katkı sağlamasıdır. Bu vesileyle, İsrail halkına esenlikler dilerim.”

Daha dört gün önce, Türkiye-İsrail arasında yapılan Mavi Marmara Anlaşmasını onaylayan kanunun yürürlükten kaldırılması için Meclise kanun teklifi verildi. Ancak bu teklif Ak Parti ve MHP`li vekillerin oylarıyla reddedildi.

Hâsılı, Türkiye`nin İsrail politikası bana şu hikâyeyi hatırlattı.

İki fakir arkadaş muhabbet etmektedir.

Biri diğerine sorar:

-Arkadaş mesela, senin iki araban olsa birini bana verir miydin?

Arkadaşı: Tabi verirdim.

Arkadaşı soruya devam eder:

-Kardeşim peki, iki evin olsaydı, birini bana verir miydin?

Arkadaşı: Ne demek tabi verirdim.

Arkadaşı mutlu şekilde soruya devam eder:

-Peki, iki tavuğun olsaydı birini bana verir miydin?

Arkadaşı gayet ciddi: Hayır, veremem.

Soruyu soran arkadaşı merakla:

-Peki, niye veremezsin?

Arkadaşı: İki tavuğum var da onun için.

Türkiye`nin Filistin ve Kudüs`e karşı tutumu bu iki arkadaşın durumu gibidir.

Türkiye, İsrail ile ilgili atabileceği adımları ivedilikle atmalıdır.

Örneğin; İsrail ile bütün ilişkilerini kesmeli, Mavi Marmara davasını tekrar meclis gündemine getirmeli ve Kudüs için mücadele eden direniş guruplarına her türlü destek vermelidir. 

Unutmayalım, AB(D)`nin desteğiyle Siyonist israil`in Kudüs üzerindeki yeni hamleleri, yaptığı bunca katliamın müsebbipleri sadece haçlılar ve Siyonistler değildirler. Bu zulme sessiz kalan Müslümanlar da en az onlar kadar suçludurlar.