• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

15 Temmuz darbesi yaşandığında sokaklara en önce cemaatler, tarikatlar ve dindarlar inmişti.

12 Eylül`ü biliyorlardı, 28 Şubat`ı iliklerine kadar hissettikleri için ne olacağını rahatlıkla öngörebiliyorlardı.

Bundan dolayı can verme ihtimalinin en yüksek olduğu ilk dakikalarda en önde adeta siper aldılar.

Siper alanlarından biri de Şehid Halil kantarcı idi. Silahı imanıydı, silahı bedeniydi.

Kantarcı`nın stratejist, analist olmasına gerek yoktu; zira 28 Şubatta en ağır bedellerden birini vermiş ve yıllarca cezaevinde kalmıştı. Üstelik hala yargılanıyordu. Devlet ona “terörist” diyordu, sen bu ülke için “zararlısın” diyordu. O ise işgale karşı durmak için ailesi ile helalleşiyordu. Ne kadar da ilginç değil mi?

15 Temmuz`da tanklar halkı ezmeye başladığında Kantarcı ve onun şahsında tüm islami camialar bir dağ gibi zulmün karşısında durdular. Mübarek kanları ile küresel tuğyanın hamlesini boşa çıkarttılar.

Halil Kantarcı o gece şehid olmasa yargılanmaya devam edecekti? Kendisine “terörist” denmeye devam edilecekti.

Büyük ihtimal 15 Temmuz darbesine selam veren FETÖ yargısından hâkimler “Kantarcı bu ülke için tehlikeli” deyip basacaklardı cezayı.

Bu ülkenin geleceğini ABD`ye peşkeş çekenler, bu ülkenin özgürlüğü için gözünü kırpmadan can verenlere “terörist” diyebiliyor.

Peki, çelişki bitti mi? Hayır.

Kantarcı mübarek kanı ile İslami camiaların terörist olmadığı gerçeğini kör gözlere sokabildi mi? Hayır!

FETÖ`nün kumpası ile yıllardır zindanlarda olan Müslümanlar özgürlüğüne kavuşabildi mi? Hayır!

Dahası FETÖ hâkimlerinin ‘silahlı terör örgütü` kapsamına soktukları Hizbuttahrir üyesi Müslümanlara (hem de 450 yıl) ceza yağmadı mı? Yağdı, hem de ne yağdı.

Biliyorum bu ülkenin dindarları bin defa 15 Temmuz darbe girişimi yaşansa bin defa sokağa inebilecek bir asillikte.

Peki, onlar işgali engellemek adına bedenlerini tankların altına yatırabilirken bu ülkede yönetimi elinde bulunduran irade yıllardır cezaevlerinde bulunan Müslümanlar için 2 satırlık bir yasal düzenleme yapamıyor mu? Yapmıyorlar ve korkarım yapmak da istemiyorlar.

Halil Kantarcı`nın dirisine “terörist”; ölüsüne “şehid” demek kolay değil mi? Bundan daha büyük bir çarpıklık var mıdır?

Cezaevinde olan(Hizbullah/Sivas davası/İslami Hareket…  veya cezaevine girme hazırlığı yapan(Hizbuttahrir) Müslümanların istedikleri tek bir şey var: Yeniden yargılama.

Yusuf (as) kıssası bize Yeniden yargılamanın neden gerekli olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Hz. Yusuf Mısır azizinin rüyasını (yedi inek-yedi başak) yorumladıktan sonra melik, Yusuf gibi bir dehanın zindanda olmaması gerektiğine hükmediyor ve “Onu bana getirin.” diyor. Yani günümüzün deyimi ile af çıkarıyor.

Yusuf (as) melikin bu kararı karşısında “Efendine dön ve ellerini kesen kadınların hali (durumu) nedir, ona sor.” Diyerek iftiraya uğradığı konuda yeniden yargılama istiyor.

Yapılan araştırma sonrasında Yusuf`un iftiraya uğradığı ortaya konduktan sonra Yusuf(as) melikin teklifini kabul ediyor.

Kur`an`ın şahitliği ile kaç bin yıl önce yaşanmış Mısır`da bile ‘Yeniden Yargılama` varken… Daha ne diyeyim?