• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

İnsanlık şirke meylettiğinde Tanrı’nın karşısına koyacak bir şey arar.

Kimileri Şemsiler gibi güneşe tapar oldu

Kimileri aya taptı.

Kimileri krallara, kimileri bilgelere, din bilginlerine taptı.

Elbette tapınma süreci önce saygı ile başladı, sonra saygıyı abartmakla devam etti ve en sonunda saygı duyulan şey “biricik”e dönüştü.

Yaşadığımız çağda da elbette Allah’tan hazzetmeyenler var. Bu insanlar Tanrı’nın karşısına koyacak bir şey aradılar.

Aradıklarını da buldular: Bilim!

Elbette bu yazı bir bilim düşmanlığı ya da güneş, ay yıldızlar düşmanlığı değildir.

Sadece Tanrı’dan kaçanların hezeyanlarını ortaya koyma çabasındayız.

Buyurun size bilimin gelişim serüveninden 2 örnek sunalım…

***

Bugün kafatası ölçümü yapmak ırkçılığın zirve noktasıdır.

Ama bundan 200 yıl önce oldukça bilimsel bir durumdu bu.

Avusturyalı hekim bilim insanı Franz Joseph Gall insanı kafatasına göre tasnif eden bir disiplin kurmuştu.

Sonrakiler bu disipline Frenoloji dediler.

Bu bilim dalına göre kişinin kafasının şeklinden onun karakterini, kişiliğini ve suça yatkınlığı belirlenebilirdi.

İşte bu bilim dalı kafatası ölçümünün babasıdır.

Bugün dalga geçtiğimiz bu yöntem 19. yüzyıla göre bu teori bilimsel bir gerçeklikti.

200 yıl önce kafatası ölçümüne karşı çıksaydınız size bilim düşmanı diyeceklerdi.

***

Bilimin bir zamanlar “zinhar olmaz” dediği başlıklardan biri de emzirme meselesidir.

Önce geçmişe gidelim…

Antik çağda, anne sütü kutsal sayılıyordu.

Bir bebeğe “sadece annesi bakmalıdır” anlayışı hâkimdi.

Eski Yunan filozoflarından, Çin, Mezopotamya, Mısır ve Roma Uygarlıklarına kadar tamamı anne sütünü önemsiyordu.

Hatta Ortaçağ’da emziren anne kutsal sayılırdı.

Ta ki Rönesans’a yani bilim çağının başlarına kadar.

Rönesans’la beraber emziren anne gitti, göğsünü sergileyen kadın geldi. Anne vücut estetiğini korumak için emzirmez oldu.

Sonraki yüzyıllarda anne sütü kötülendi ve alternatif olarak bebe maması önerildi. Hatta, mama anne sütünden çok daha faydalıdır, anne sütü zararlıdır bile denildi.

Bilimin sekülerizme/ideolojiye kurban edildiği, Tanrı inancının izlerinin silinmek istendiği yıllardı.

Emzirmek, çocuğunu düşünmek, köylülüktü. Modern bilim mamayı öneriyordu.

Bundan 50 yıl önce mama anne sütünün yerini tutamaz deseydiniz bilim düşmanı ilan edilirdiniz.

Oysa insan kendi çağının ürünüdür. Kendi çağı ile sınırlıdır. Evet kendisinden sonrakilere bir birikim bırakır ama kendi zamanının iddiasını tüm zamanların doğrusu yerine koymaya çalışırsa işte bu bilimsel yobazlıktır!

İnsan zaman ve mekân üstü güce teslim olmak yerine onunla (haşa) didişmek için uğraşırsa bazen doğa olaylarını, bazen sihri bazen atalarının yolunu bazen bilimi yücelterek üstün gelmeye çalışır.

Fakat her seferinde aynı sonuç yaşanır.

Allah hakimler hakimidir!