• DOLAR 32.56
  • EURO 35.007
  • ALTIN 2437.989
  • ...

Suriye, yanmaya devam ediyor. Canhıraş çığlıkların arasında hayalet bir ülke artık. Bombalamaların merkezinde bir coğrafya...

Umutlar, hayaller, geleceğe dair çalışma ve çabaların yerinde ölüme adanmışlık öyküsüyle dolup taşan harabe şehirlerin müzesidir.

Acı, yığınak yığınak; çile karabasan gibi, ölümler karanlıklar gibi çöküyor Suriye`nin üstüne her doğan bir günde.

Hangisi acaba, hayata açılan koridor? Ne zaman geleceğe dair ufak bir umut yeşerir çilegâha dönmüş kalplerde?

Suriye`de karanlık ve aydınlık ne ifade ediyor? Hala gece denilince karanlık, gündüz denilince aydınlık mı gelir akla, yoksa pazar yerlerine bırakılan varil bombaları çoktan mı karartmış gündüzün aydınlığını.

Hangisidir gece; dinlenme, istirahata çekilmenin işareti olan karanlık mı gece; yoksa zalim, gaddar, insaf ve vicdandan mahrum insan suretlilerin karanlığı mı gece?

Yaşamak ne ifade ediyor onlarda? İstikbali inşa uğruna ölüme yürümek midir hayat, yoksa bir anlık dünya uğruna zillete bürünmek midir?

Mesele ne olursa olsun, onlar ölüyorlar, onların memleketleri tarumar oluyor, onların çocukları babasız, kadınları eşsiz, anne ve babaları evlatsız kalıyor. Hayatı ölümün kapısında dileniyorlar. Ne çare vicdan, insaf, merhamet ve şefkatten bihaber bir diktatörün eline kalmışlar. Ne çare onların kanları üzerinden, onların gelecekleri üzerinden, onların canları üzerinden dünya bir hesaplaşma, kozları paylaşma derdindedir; ateşse her an onların evine düşüyor, yanan her bir can onlardan oluyor.

Ne acı ve ne kahredici ki onlar ölüyor, perişan oluyor, yok oluyor, parçalanıyor, feryad ve figan ediyor bizse konuşuyoruz, tartışıyoruz ve yazıyoruz.

Evet, maalesef konumlarımız böyledir.

Tabii ki Suriye`yi anınca donuklaşıyoruz, tüylerimiz diken diken oluyor, çaresizlik ve acizlik asıldıkça asılıyor yakamıza. Ne çare, ibretle izlemekten başka bir şey yapamıyoruz. Yeri geliyor konuşuyoruz, daha doğrusu konuşuyor gibi oluyoruz; ama onu da beceremiyoruz. Eksik, yetersiz ve bazen de önyargılarla Suriye`yi okumaya, anlamaya, anlamlandırmaya, anlatmaya çalışıyoruz; fakat bu eylemler sözden öte bir anlam ifade etmiyor, hamasi nutuklardan gayrı bir ifadeden öte geçmiyor.

Her şey bir yana şu bir gerçek ki büyük bir oyun oynanıyor, başımıza örülen çoraplardan kurtulamıyoruz, dünya güçleri savaşıyor, ayaklar altında kalan biz oluyoruz. Doğrusu bizim savaşımızı, özgürlük mücadelemizi, başkaldırımızı, kıyamımızı bizden çaldılar.  Öyle bir iblislikle çaldılar ki sormayın gitsin. Bizim adımıza bize vuruyorlar. Bizim adımıza bombalar yağdırıyorlar pazarlarımıza, silahlar, patlayıcılar yığıyorlar şehirlerimize. Diğer yandan varillerden daha şiddetli olan fitneler yayıyorlar aramıza. Bu fitneler sebebiyle bir onlar vururlarken bizi, bir de biz vuruyoruz birbirimize. Kendi dayanaklarımız olsa da bu işin en çok müstekbirlere yaradığını ve şer güçlerin asıl istediği şeyin bu olduğunu bu ağır musibetin içinde anlayacak durumda da değiliz. Dün bunun vehametinin idrâkine varanlar şiddetle eleştirilip zalime taraf olmak ya da kaygısız olmakla itham edildiler.

Evet, meselenin ilginç tarafı vakıaya biraz daha endişeyle vasat yaklaşanların başta ihanet içinde ve kaygısız olarak görülmeleriydi. Meğer onların endişeli yaklaşımları, vasatlıkları ne doğru bir yaklaşımmış. Yangına körükle gitmek kimseye bir şey kazandırmadı.

Gelinen nokta, elimizde, evimizde, ekranlarımızda, sokaklarımızda, baştanbaşa şehirlerimizde acı ve ölüm var. Bir de artı olarak parçalanmışlığımız var.

Bu ateş nasıl sönecek, bu ölümler nasıl son bulacak, bu bombalar nasıl durdurulacak meçhuldür. Birbirimize karşı olan önyargılarımızı bırakıp her şeye rağmen birbirimize kardeşlik elini uzatmadığımız müddetçe bu işin düzelmesi zordur. Olsun,

temennimiz neticenin en kısa zamanda mazlum Suriye halkının dünya ve ahiretine yaraması; şer güçlerin, müstekbirlerin oyun, hile ve planlarının boşa çıkmasıdır.

Rabbim, mazlumların yâr ve yardımcısı olsun.