• DOLAR 34.668
  • EURO 36.183
  • ALTIN 2999.243
  • ...

Bilim ve teknoloji alanında 16.yüzyıla kadar "Doğu"  teknik icatlar ve bilimde gelişime önderlik ediyordu. Doğu'nun bilim ve teknoloji alanındaki ilerleyişi Batı'ya nazaran eriştiği mesafe genel anlamda Batı'yı gölgeler düzeyde idi.

Avrupa'lılar bir zamanlar İslam medeniyetlerinin bilim ve teknolojide öncülük ettiği gerçeğini her ne sebepten dile getirmekten kaçınmış olsalar da, bilim ve teknoloji dalında kitaplar yazan bazı yazarların itiraflarında bu gerçekler söylenmektedir. Charles Singer "Bilim ve Teknoloji Tarihi" kitabında ;  " Yakın Doğu, Batı'dan çok üstündü. Neredeyse teknolojinin her dalında en iyi ürünler Batı'ya, Yakın Doğudan ulaşıyordu. Teknolojik olarak Batı'nın, Yakın Doğu'ya sunabileceği pek az bir şeyi vardı."  itirafında bulunmuştu. Batı bilim ve teknolojisinin gelişiminde İslam bilim ve teknolojisinden etkilendiği bariz bir şekilde ortadadır. Bu gerçeği asla örtemeyecektir.

Müslümanların bilim ve teknoloji alanında yaşadığı en parlak dönemlerden biri Endülüs dönemidir. İspanya'ya kadar uzanan İslam anlayışı, İslam medeniyeti ve etkisi bilim ve teknoloji'nin gelişmesinde ve ilerlemesinde öncülük etmişti.  Avrupa ise İslam medeniyetlerinde gelişen bilim ve teknolojiyi çok gerilerden takip etmekteydi. 1085 tarihinde İspanyolların "Mudejars" dediği Müslüman teknik uzmanlar vardı ve bu Müslümanlar  "teknolojinin ihraççıları" olarak bilinirdi. Ayrıca teknolojide uzmanlık bölgeleri oluşturmuşlardı. Tarım, sanayi, mühendislik ve birçok alanda Müslümanların teknikleri, buluşları, icatları kullanılıyordu.

Yüzyıllar önce İslam medeniyetlerinde İslam bilim ve teknolojisinin Batı'ya dahi yol gösterici olduğu görülmekte iken, daha sonra Batı'nın bilim ve teknolojide gelişmeye başlaması ne ile izah edilebilir. Elbette bunun bir kaç sebebi vardır. Batıya gerçekleşmiş bilim ve teknoloji göçünün temel nedenleri arasında Haçlı seferleri gösterilebildiği gibi askeri, ticari, seyahat ve diplomatik ilişkiler adına rahipler, seyyahlar, akademisyenler ve diplomatların da katkısı büyüktür. Mesela; Papa II. Slyvester İslam bilimini, Pireneler'e getiren ilk din adamı olarak bilinir. Aynı zamanda Constantinus Africanus, İslam tıbbını Avrupa'ya tanıtan ilk kişidir. Akademisyen ve diplomatların yanı sıra seyyahlar da yüzyıllar boyunca İslam bilim ve teknolojisinin Doğu'dan Batı'ya transfer edilmesine katkıda bulunmuştur.

Yani şunu anlıyoruz ki; bilim ve teknolojinin temelinde İslami düşünce yatmaktadır. Günümüzde teknolojinin sahibi konumunda görünen Batı'nın aslında İslam medeniyetleri etkisi altında bilim ve teknolojide gelişim gösterdiğini anlayabiliriz. İslam medeniyetlerinden öğrendikleri teknolojiyi İslam'a satma cüretkârlığını gösterebilir konuma gelmesindeki en büyük etken Müslümanların geçmişi bilmemeleridir. İslam medeniyeti mensuplarının kavgalarla, kaoslarla, kargaşalarla cebelleşmekten bilim ve teknolojiye zaman ayıramamalarıdır.

Batı'nın gelişmekte olan İslam ülkelerine karşı duyduğu korkudan olsa gerek, Müslümanları sürekli bilim ve teknolojiden uzaklaştırma çabasında bir diretme politikası gütmektedir. Sürekli bir kutuplaştırma, sürekli bir iç karışıklık, sürekli bir mezhep çatışması oluşturma umuduyla amacının peşinde her türlü gaddarlığı, hainliği, zalimliği göze almaktadır. Bu durumda Müslümanların ilk ve tek amaçları her alanda ve her konuda en iyiyi, en mükemmeli yakalamak olmalıdır.