• DOLAR 32.579
  • EURO 35.01
  • ALTIN 2460.243
  • ...

Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonraki tarihe baktığımızda halka yaptırılmadık ve sözde halk için halkın başına getirilmedik hiçbir zulüm ve zorbalık kalmamıştır. Halk ülkenin yöneticilerinin emirleriyle katliamlardan ve kıyımlardan geçirilmiş, hakkını aramak isteyenler hakkına sahip olamadan susturulmuştur.

Ülkenin çoğunluğunu oluşturan Müslüman halkın, dininden ve inancından uzaklaştırılması için her yola başvurulmuş, çeşitli değişiklikler/yasalar ile Müslüman halkın hareket alanı daraltılmıştır. Müslüman halk; baskı, dayatma, katliam ve asimilasyonlar ile karşı karşıya kalmasına rağmen hassasiyetlerinden ve yaşayışından taviz vermemiştir.

Cumhuriyetin ilanından sonra en fazla zulme maruz kalanlar, istisnasız Kürtlerdir. Kürt halkının hem dini ve de hem dili için çekmediği eziyet, görmediği çile, uğramadığı haksızlık kalmamıştır. Yıllardır bin bir türlü haksızlıklara maruz kalan/mağduriyetler yaşayan Kürt halkı, hala da birçok haktan mahrum bırakılmakta; -geçmişten gelen yasak ile- en doğal hakkı olan ana dilinde eğitim görememekte, kamusal alanda ana diliyle konuşamamaktadır.

Geçmişte Kürt halkına karşı yürütülen karanlık siyasi politikalar, çözülmesi güç bir sorunu doğurdu. Bu sorun yıllardır üzerinde çözüm önerileri üretilmeye çalışılmasına rağmen, kan ve kargaşa ortamından nemalananlar yüzünden çözülemeyen Kürt sorunudur.

Kürt sorunu; yıllardır haksızlıklara uğrayan, mağdur edilen, kimi zaman sıra dışı ilan edilen bir halkın haklarını istemesidir. Şu da var ki; yıllardır istenilen ve talep edilen hakların elde edilememesi, Kürt sorununun çözümsüzlüğü anlamına gelmez. Çünkü Kürt sorunu çözümsüz değildir. Samimiyetle çözülmek istenildiğinde çözülebileceği görülecektir.

Aslında Kürt sorunu son 30 yılda değil, cumhuriyetin kurulmasından sonra Kürtlere karşı yürütülen baskıcı politikalarla ortaya çıktı. Şimdi birileri `Kürt sorunu PKK ile ortaya çıktı` tezini ortaya atarsa, bizler buradan tarihi iyice okumasını ve araştırmasını tavsiye ederiz. Kimse Kürt sorunu ile PKK sorununu birbirine karıştırmamalıdır. Çünkü PKK sorunu ayrı, Kürt sorunu ayrıdır.

PKK sorunu ile Kürt sorununun beyaz bir çizgisiz kâğıdın ön ve arkası gibi aynı olduğunu iddia edenler, sorunların çözümsüzlüğüne katkıda bulunduklarını bilmelidirler.

Barış ve insani haklardan/özgürlüklerden söz edenler; sorunların çözümü için öneriler geliştiriyorlarsa, yazılar/analizler kaleme alıyorlarsa sorunlara objektif bir şekilde yaklaşmalı; sert ve eleştirisel söylemlerden uzak durmalıdırlar.

Bunu en başta Bdp`li siyasetçiler yapmalıdırlar. Bdp`liler Kürt sorununun çözümüne destek veriyorlarsa -ki her fırsatta çözümden, barıştan, demokrasiden dem vuruyorlar- yapmaları gereken ilk şey Kürt sorununu ve PKK sorununu ayrı ayrı görmeleridir. Çünkü bu iki sorun -her ne kadar Türk medyasında aynı sorun gibi görülüyor ve kamuoyuna aktarılıyorsa bile- daha önce belirttiğimiz gibi ayrı sorunlardır.

Bugün PKK ve siyasi uzantısı olan Bdp`nin en büyük sorunu; Kandile yapılan operasyonların durdurulmasıdır. Ki bunu son zamanlarda Bdp`li siyasetçilerin açıklamalarından öğreniyoruz. Açıklamalarda genel olarak barış, demokratik özerklik, özgür bir kimlik ve özellikle de akan kanın durdurulmasından söz ediyorlar ve Abdullah Öcalan ile diyalogun sürdürülmesini istiyorlar.

Zor durumda kaldıklarını anladıklarından olsa gerek, her fırsatta Kandil`e yapılan operasyonların durdurulması çağrısında bulunuyorlar. Ne dağdaki bir kişinin, ne de vatani görevini yerine getirmek için askere giden birinin ölmesini istemediklerini belirtip; akan kanın çözüme katkı sağlamayacağını ifade ediyorlar.

Aslında aklıselim ve vicdanlı her insan, hiç kimsenin kanının akmasını ve hiçbir ananın gözyaşı dökmesini istemez. Yıllardır feryat eden annelerin, çığlık atan eşlerin yürek burkan ağıtlarını bir daha duymak istemez. Çünkü ağlayan, feryat eden bir insandır, nede olsa…

Savaş ve kaosun, kan ve gözyaşının, getirim ve çıkarın olmadığı; insanların İslami yaşayışlarından dolayı mağdur edilmedikleri, hicrete zorlanmadıkları, zindana gönderilmedikleri veya zindanlarda olduklarında ailelerinin bulundukları memleketlerden uzak yerlere sürgün edilmedikleri bir dünyada yaşamak dileğiyle.

Allah`a emanet olun.

Muhammet Şerif / Doğruhaber