Önce İnan Sonra Yap
Başarı; kişinin arzuladığı bir işi istediği şekilde bitirebilmesi, başarmak istediği güzel bir şeyi yapabilmesi ve ulaşmak istediği hedefe varabilmesidir. Başarılı olmak, her bireyin arzuladığı bir durumdur. Ancak her birey arzuladığı başarıya ulaşamayabilir. Başarıya ulaşmak isteyen birey, öncelikle başarılı olamam önyargısını ve başarının önünde engel teşkil eden alışkanlıkları terk etmesi gerekir.
Başarılı olmak; ulaşmak istenilen hedefe varılacağına yakinen inanmaktır. Başarının sırrının kişinin düşüncesinde yattığını bilmek ve belirlenen hedefi çok düşünmektir. Engelleri aşmak ve aynı kulvarda mücadele ettiği rakiplerini geride bırakmaktır.
Başarıyı elde etmek için yerine getirilmesi gerekenler vardır. Bunlardan ilki ve önceliklisi, bireyin kendisine inanmasıdır. Çünkü başarmak inanmakla hâsıl olur; inanmak da başarıyı getirir. Tereddüt, inançsızlık, kararsızlık, başarısız olacağım psikolojisi ve gerçekten başarılı olmayı istememe düşüncesi başarısızlığın en temel sebepleridir.
İstedikleri hedefe ulaşanlar, başaracaklarına önce inandılar; sonra yaptılar. Başarıya ulaşamayanlar ise, önce yapmayı sonra inanmayı denediler. Bireyin, başaracağına inanması belki kesin başarıyı getirmeyebilir; ama başaramayacağını düşünmesi kesin başarısızlığı getirir.
Başarılı olmak için yerine getirilmesi gereken konulardan diğer bir tanesi de, bireyin “hedef” belirlemesidir. Birey hedef belirlemeden başarıya ulaşamaz. Erişmek istediği bir hedefi olmayan bireyin yaptığı iş çok verimli geçmez. Başarılı olmak isteyen birey, erişmek istediği hedefleri sıraya koymalıdır. Unutmamak gerekir ki, uzağa gitmek için yakın mesafeleri aşmak gerekir. Sizce de öyle değil mi?
Birey hedeflerini belirlerken kısa, orta ve uzun dönemli hedefler belirlemeli; günlük, haftalık, aylık ve bazı zamanlarda da yıllık planlar yapmalıdır. Belirlediği hedeflerini sürekli hatırlamak için bir yere not alması, birey için daha verimli olacaktır.
Birey hedeflerine varma sürecinde engeller, zorluklar, sıkıntılar ve muhtelif olumsuzluklarla karşılaşabilir. Ancak karşılaştığı olumsuzluklar ona asla hedefine ulaşma konusunda geri adım attırmamalıdır. Bir düşünürün ifade ettiği gibi, derinlerde dolaşmadan ve tehlikeli canlılarla yüz yüze gelmeyi göze almadan denizlerin dibindeki inciye ulaşılabilir mi?
Birey, yaptığı işlerde istenilen verimi alabilmesi ve belirlediği hedefe ulaşılabilmesi için zamanını da çok iyi değerlendirmesi gerekir. Geçmişte yapılanlar değiştirilemez ancak içinde bulunulan anın değeri bilinirse geçmişte yapılan hata ve yanlışların telafi edilme şansı doğar.
Farz edin ki, her gün siz daha uyanmadan hesabınıza 86.400 altın yatıran bir bankanız olsun ama bir günden diğerine hiç bakiye devretmesin. Tutarı ne olursa olsun kullandığınız miktarı akşam iptal etsin. Düşünün! Böyle bir durumda neler yapılırdı; o altınlar son kuruşuna kadar çekilir ve kullanılırdı değil mi?
Aslında her bireyin böyle bir bankası var: ZAMAN! Her sabah hesaba 86.400 saniye kredi vererek yeni bir hesap açmakta; her akşam ise hayırlı işlere yatırım yapılmayan kısmını silip hesaba zarar olarak kaydetmekte ve hiç devretmemekte, verdiği kredi miktarından bir kuruş bile fazla kullandırtmamaktadır. Zaman, herkes için çok önemli bir banka değil mi? Eğer zaman günlük değerlendirilmezse, önceki günün zamanı bir sonraki gün kullanılabilir mi?
Başarı için yerine getirilmesi gerekenlerden sonuncusu da, bahanelerden uzak durulması gerçeğidir. Başarılı birey, engellere, zorluklara ve muhtelif olumsuzluklara rağmen çalışmaya ve emek sarf etmeye devam edendir. Bireyin kendisine yapabileceği en büyük kötülük, karşılaştığı engellere, zorluklara ve olumsuzluklara teslim olmasıdır.
İlerlemenin ve çalışmanın durdurulduğu yer, engellerin bahaneye dönüştüğü yerdir. Bu kaide hayatın diğer alanlarında geçerli olduğu gibi, İslami hizmetlerde de geçerlidir. Aziz İslam için hizmet ederken karşılaştığı zorlukları, engelleri ve musibetleri bahane etmeden hizmetlerine devam eden biri muhakkak başarıyı yakalar. Bundan mütevellit, rıza-i ilahiye ulaşmayı hedef edinen birey, hayatında bahaneye yer vermemelidir. Çünkü bahanenin var olduğu yerde başarı yok olmaya mahkûmdur.