• DOLAR 32.45
  • EURO 34.757
  • ALTIN 2437.327
  • ...

Kişinin davranış haline getirdiği temayül ve tercihleri.. o kişinin iradesidir. Hâlihazırda, Müslüman toplum ve devletlerin iradesi; kendilerini kurtaramamış, kazanımlarını ellerinden gasp eden emperyalist iradeye karşı da yetersiz kalmıştır.

Soru: Neden irademiz yetersiz veya emperyalist iradeyi üstün kılan şey nedir?

Kazanımlarımıza, zenginliklerimize el koyan; daha da kötüsü ekser halkı Müslüman ülkelerde “rejim dayatan, iktidarları belirleyen, hükümetleri düşüren” emperyalistlere karşı yeterli irademiz aslında vardır.

Ümmeti veya hiç olmazsa sadece bir milleti TEK İRADE etrafında toplayabilecek dâhili veya harici sebeplerimiz de fazlasıyla vardır.

Ümmetin gururunu kıracak, gayretini kamçılayacak çok gelişmeler mevcuttur. Gelen vurmuş, giden vurmuş. Gelen gideni aratmış. Neredeyse geçen her belaya şükredeceğimiz şekilde beter belalar yaşıyoruz, yaşatıyorlar.

İşte:

İşgaller coğrafyamızda; savaşlar ve milyonların göçü sahamızda. Haçlı diyarlarında bir tek ölünün dahi anlamı varken, istatistikî bilgi dışında anlamı dahi olmayan milyonların katli yine vahyin topraklarında.

Katliamlar, soykırımlar; her biri bir destan konusu olabilecek kitaplara sığmayan acılar bizde!

Daha da kötüsü bu sömürü, işgal ve katliamların failleri de ortada. Gözümüzün içine baka baka, göstere göstere “kanunsuzluk, red/inkar, işgal ve katliamlar...

Afganistan’ı işgal edenlerle dost, hatta stratejik ortak olan Müslüman ülkeler... Doğu Türkistan gibi bir kıta büyüklüğündeki bir İslam coğrafyasını işgal eden Çin’e itiraz bile edemeyen onlarca devlet... Vahyin kalbi Hicaz’daki devletimsi yapılanmaların ekseri, Haçlı emperyalizminin beylikleri olmuş; yönetilen halklardan bile tık yok.

Mekke ve Medine; ümmet için “bir toplanma, bir kıyam yeri, yılık kongre merkezi.. olma” vasfını yitirmiş; Müslümanlara ayar çekilen merkez konumuna getirilmiş.

Hicaz; halkını sekülerleştirmek isteyen, sefahetle sarhoş etmek için israil Terör Devleti’ne yakın Kızıldeniz’in kuzey kıyılarında NEON ŞEHRİ Projesi için 400 milyar dolar harcayacağını diyen MBS (Muhammed bin Selman)’ın olmayan insafına kalmış.

Diriliş ve direniş mektebimiz olan Kudüs ve Aksa, Peygamber katili Siyonizmin işgalinde.

Kendini insan haklarının beşiği diye dayatan haçlı Batı’nın merkezindeki Bosna, hala toplu mezarlar keşfediyor, yıllık defin merasimleri düzenliyor.

*Müslümanları yöneten rejim ve hâkim milletler; kendi halklarına, din kardeşlerine red ve inkar uyguluyor. Halkı Müslüman devletler; dâhili her sorunları için Haçlı emperyalistlerin kapısında çözüm arıyor; aradıkça da beterini buluyor.

Koca ümmetin “iman, akl-ı selim, iz’an ve insafına” kalan mazlum Kürd halkı; “tehdit, İkinci israil, Ermeni..” algılarıyla muhatap alınmayıp duygusal bağları zedeleniyor. Derken çareyi; beter “karanlıkların, Haçlı emperyalizminin “olmayan iman ve insafında” arıyor. Aramakta elbette haksızdır amma “arayanın, amatör; aratanların ise profesyonel ve orantısız güce sahip yapılar” olduğu unutulmamalı. Doğru yapan da yanlış yapan da ne yaptığını pekala biliyor.

Adaletin güçte, gücün adaletsiz olduğu dünyada; “Bilmeyene bir, bilene yedi kez yazıklar olsun!!” (Hadis) e mi?

Yunanistan gibi cılız Haçlının şımarık çocuğu; yüz yıldır Haçlıların kapısında ağlayarak Osmanlı mirasından parçalar koparıyor. Yunan’ın şahsında, tüm AB hata ABD; Akdeniz’de hakkını arayan Türkiye’ye baskı yapıyor; birleşip ambargoları konuşuyor ama Ümmetten ses yok. BAE, savaş uçaklarını Rodos’a gönderiyor; Suud ve Mısır yönetimleri –halklarına rağmen- topraklarını talan eden, atalarını öldüren haçlıya katılmanın şeklini ve yollarını arıyor… kepazelik, zillet diz boyu!!

Bütün bunlar; ümmet olmamız ve tevhid için, İslami ve insani bir irade oluşturmamız, dost ve düşmanı tanımamız; kadim kardeşlik bağlarımızın vücut bulması hatta ölülerin dirilip destan yazması için kafi sebeplerdir.

 İşte ulema ve bilim adamlarının görevi; bu durumlarda hakikati bilmek ve buna ulaşma yollarını öğretmektir.

İnsan iradesi, geliştirilmeye müsait yaratıldığı için zayıf yaratılmıştır. Zayıflığımız ve zaaflarımız; kader değil, kendi ellerimizle kazandıklarımız yüzündendir.

Bir çocuğun attığı taştan dahi titreyen Yahudi Terör devleti, nasıl olur da “cihad meydanında ölmek için çarpışan” bir yüce zihniyete galip gelebilir? Eşyanın tabiatına terstir.

İslam Milletleri; aslında kamçılanmış kararlı bir iradeye sahiptir. Takıntı yaptığımız ihtiraslarımız; basiretimizi kelepçelemiş; kavga ve çekişmelerimiz, akl-ı selimle bir proje üretmemizi engellemiştir.

Fecr-i Sadık’ın olduğu Doğu yerine hala Batı’ya bakmak basiretsizliktir..

“Derman arardım derdime/ derdim bana derman imiş.

Dostu arardım gurbette/ O, can içinde can imiş” vesselam!