Kudüs`ün reçetesi: Vahiy mi, efsane mi?
İki bin yıllık bir dağılmışlıktan sonra dünya Yahudilerinin israil denen Filistin topraklarına taşınması, kim ne derse desin bir başarı örneğidir.
Farklı iklim kuşakları ve farklı karakter yapılarına mensup milyonlarca Yahudi'nin siyonizm etrafında homojen bir yapıya büründürülmüş olması ise apayrı bir hikayedir.
Asırlarca Rusya, Almanya, İspanya, Polonya, Türkiye veya Afrika'da yaşamış farklı kavimlerden, farklı mezhep ve meşreplerden insanların ortak bir hedefe yönlendirilmelerinin altında yatan ana neden ise çok gündeme getirilmemektedir.
Daha önceki yazılarımızda da zaman zaman dile getirmeye çalıştığımız gibi bu bir inanç, moral ve motivasyon meselesidir.
israil denilen 'korsan bölgeye' taşınan unsurlarla dışarıdan buraya gelen turist Yahudilere aşılanan en büyük motivasyon, "Masada Efsanesi'dir!"
Efsane kısaca şu şekildedir:
"M.S. 70 yılında Romalılar, Musevi isyanını bastırarak Kudüs'ü ele geçirdiler. Musevilerin, tapınağını yıkan Roma ordusu Masada Tepesi'ni ele geçiremedi. Çünkü oradaki Museviler teslim olmaktansa bu tepenin üstüne kurulmuş muhkem kalede ölünceye kadar savaşmaya ant içmişlerdi. (Masada Tepesi, Ölü Deniz'in Batı sahiline yakın bir yerde Ölü Deniz'den 430 metre yükseklikteki bir tepe)
Romalılar on bin askerle Masada'yı tam üç yıl süreyle kuşatma altında tuttuktan sonra nihayet kaleden içeriye girebildiler. O sırada sadece 960 kişi kalan Yahudilerin lideri Eleazar onlara ‘‘Romalılara esir olmaktansa ölmeye hazır olmalarını'' söyledi. Sonrasında Eleazer, herkesi öldürmek üzere 10 kişi seçti. Bu on kişi 950 kişiyi öldürdükten sonra aralarından bir kişiyi de kalan dokuzu öldürmek için seçtiler. Ve o bir kişi görevini yaparak en sonunda kendini öldürdü."
Evet, efsane bu.
Politik bir ikona dönüştürülen bu efsane, ilkokul çocukları başta olmak üzere her yaş grubundan Yahudiye ziyaret ettirilerek efsanenin etki alanına girmeleri sağlanmakta ve adeta narkozlanmaktadırlar.
Orduya alınan askerlere Masada Tepesi'nde yemin ettirilmekte, "Yahudi'nin Yahudi'den başka dostu yoktur" denilerek 'Ölmemek için öldürmek' sapkınlığı damarlara zerk edilmektedir.
Bu yönüyle yüz milyonlarca Müslüman'ın içinde sekiz milyon nüfusu ile her gün öldürülme korkusu yaşayan Yahudiler motive edilmeye, korkularından arındırılmaya çalışılmaktadır.
Dönemin ABD başkanı George W. Bush, 2008'deki israil ziyaretinde aynen şöyle söylüyordu:
"israil'in nüfusu sadece sekiz milyon değil, buna üç yüz milyon Amerikalı'yı da ekleyin. israil, bir daha asla düşmeyecektir..."
Dikkat çekici olan ise oğul Bush'un bu konuşmayı yaptığı yer.
Evet tahmin ettiğiniz gibi Masada Tepesi.
Bu politik ikon veya kült, görüldüğü gibi israil'in her şeyini oluşturuyor.
Şimdi sorulması gereken soru şu:
"İki bin yıl boyunca birbirinden çok uzak yerlerde yaşamış, farklı kavim, mezhep ve karakter yapılarına sahip milyonlarca Yahudiyi bir efsane etrafında birleştiren siyonistler mi Kudüs'e sahip olacak?"
Yoksa asırlarca iç içe yaşamış, kader birliği etmiş, hiçbir aidiyetini inancının önüne geçirmemiş;
Yüzyıllarca Kudüs'ü adalet temelinde yönetmiş;
Efsane veya hikaye değil, Mescid-i Aksa ve Kuds-ü Şerif'e özel olarak atıfta bulunan vahiy yani kitap sahibi Müslümanlar mı Kudüs'ü himayelerine alacak?
Vahiy etrafında bir araya gelemeyecekse İslam Dünyası; efsane, masal ve çiroklarla halklarını bir arada tutmaya çalışan çapulculara yenilmeye mahkum olur!(Hafizanallah)