• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.89
  • ...

Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan, kendisi ile özdeşleşmiş “Dünya 5`ten büyüktür!” ifadesi ile dünyaya hükmeden güçlere gayet güçlü bir itiraz ortaya koymuştur.

Son olarak üç gün önce yapılan BM Genel Kurulu`nda bu hususu muhataplarının yüzüne karşı yüksek bir sesle bir kez daha dile getirmiş ve İslam dünyasında takdir toplamıştır.

Kuşkusuz bu ifadeler dünya sistemine karşı bireysel de olsa bir başkaldırı anlamı taşımakta ve önem arz etmektedir.

Ancak gelin görün ki bu ifadeler karşısında dünyaya hükmeden güçler, ne istiflerini bozmakta ne de bu düzeni değiştirmeye niyetlenmektedirler.

O halde bu sözün hem makamını hem de mekânını değiştirmek gerekiyor.

Bu kıymetli ifadeleri öyle bir yerde söylemeli ki hem tesiri olsun hem de karşılığı.

Bunun için Ekim ayı içerisinde İstanbul`da Türkiye`nin dönem başkanlığında yapılacak D-8 Zirvesi önemli bir fırsattır.

İslam Alemi`nin ekonomik anlamda motor gücünü teşkil eden bu devletler buluşması, merhum Erbakan`dan sonra işlevsiz kaldı.

Türkiye adına Merhum Erbakan Hoca`nın öncülüğünde sekiz İslam ülkesinin bir araya gelmesi, dünyaya hükmeden baronları oldukça korkutmuş ve süreç Erbakan iktidarının darbe ile devrilmesi ile sonuçlanmıştı.

Baş olmayınca gövde de fonksiyonlarını icra edememiş, Türkiye`deki iktidarlar Erbakan`ın akıbetine uğramamak için bu oluşumun sembolik bir yapıya bürünmesine göz yummuşlardır.

Ancak Suriye meselesinde Türkiye`nin ve özellikle de Sn. Erdoğan`ın oynanan oyunun farkına geç de olsa varması ve Suriye politikasını değiştirmesi, yaşanan 15 Temmuz süreci, D-8 projesini de tekrar gündeme getirmiştir.

Ekim ayı içinde İstanbul`da gerçekleştirilecek bu zirvede Sn. Erdoğan bu sefer “Sadece dünya değil; 8 de 5`ten büyüktür!” diyerek muhatabı ve ortağı İslam ülkelerine güçlü ve kararlı bir “birlik-işbirliği” mesajı vermelidir.

Bu, “Biz bize yeteriz ve biz onlardan üstünüz!” mesajı olmalı.

Hem İslam dünyası hem de küresel bazda büyük bir potansiyel taşıyan bu oluşumun harekete geçmesi, küçük İslam ülkelerini de peşinden sürükletecek bir etki yapacaktır.

Atlantik, Avrasya ve Pasifik güçleri arasındaki çıkar çatışmaları ve çelişkiler de ustaca kullanılarak 8`in sadece rakamsal olarak değil, reel olarak da 5`ten büyük olduğu ispatlanmalıdır. 

Peki, bu işe ABD ve israil ne der?

“Canları cehenneme, ne derlerse desinler, var mı ötesi?” demek lazım artık.

Hem ABD ile ilişkiler zaten iyi değil.

15 Temmuz öncesi ve sonrası göz önüne alındığında iyi olması mümkün de değil.

ABD açısından da durum farksız.

PYD`ye açıktan desteğin yanı sıra üç aydan fazla bir süredir ABD`nin Ankara büyükelçiliğine herhangi bir atama yapılmadı.

İlişkiler maslahatgüzar seviyesinde yürütülüyor.

ABD`nin uluslararası diplomatik teamüllerini iyi bilenler bunun siyasi bir düşmanlık olduğunu gayet iyi bilirler.

AB ile zaten kanlı-bıçaklı olunmuş.

Tam da böyle bir zaman diliminde ortaya konulacak böylesi güçlü bir irade, HAMAS`ı tahammül edilemez tıkanıklığından kurtaracak ve hiçbir şekilde içine sindiremediği adımlardan vazgeçirecektir.

Türkiye ve İran, gereksiz ve yersiz ulus devlet refleksli tehdit algılamalarını bir kenara koyarak tarih, inanç ve kültür birlikteliği içinde oldukları Irak Kürdistanı`na dostluk ellerini uzatma kararı almalı ve fitne merkezi israilin bütün fitnelerini akamete uğratmalıdırlar.

Hatta daha da ötesi, anayasasında açıkça aziz İslam`ı refere eden Irak Kürdistanı`na “Bir yere gitmenize gerek yok, yeriniz hazır! Buyrun D-8`ler ve İİT” diyerek hem Sykes-Picot denilen sömürge vilayetler kurma düzenini yerle bir etmeli hem de “Ümmet parçalanır!” endişelerini boşa çıkarmalıdırlar.

Olur mu, dersiniz?

Neden olmasın? 

Diğer Köşe Yazarları