• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
SON DAKİKA

Son zamanlarda okuduğum enteresan kitaplardan biri var elimde.

Adı, "Pentagon'un Yeni Haritası"

Kapağın üzerinde "21. Yüzyılda Savaş ve Barış" ismi de var.

"1001 Kitap yayıncılık" tarafından 2005 yılında yayımlanmış bu kitabın yazarı Thomas P.M. Barnett.

Yazar, zaman zaman kendisini farklı kurum ve kuruluşlarla ilişkilendirse de ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'a Stratejik danışmanlık yaptığını ve güvenlik uzmanı olduğunu saklamıyor.

Kitapta işlenen tezler, ABD'nin mevcut politikasına dönük önemli ipuçları içerdiği gibi bir düşüncenin, bir endişenin, bir çıkar ya da isteğin nasıl devasa bütçelerle hayata geçirilen politikalara dönüştüğüne açıklık getirmesi bakımından önem arz etmektedir.

Yazar Amerikan sistemini merkeze almakta, bu merkeze yönelik en büyük tehdidin soğuk savaş sonrası uğraşacağı bir düşman bulamadığından dağılma ve küçülme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan ABD ordusunun geleceği olduğuna dair ordu içinden yükselen itiraz veya tezlere inanmamaktadır.

O, küreselleşme dışında kalan ve BOŞLUK olarak adlandırdığı güç ve unsurların varlığını en büyük tehdit olarak adlandırmaktadır.

Küreselleşmeye dahil edilmeyen her bir güç ya da unsurun dünya barışı, ortak yaşam ve gelecek adına tehdit oluşturacağını ifade etmektedir.

Yazar, ABD'yi oluşturduğu kurallar bütünü ve uygarlığı üzerinden eşsiz olarak nitelendirdikten sonra son derece önemli olduğuna inandığım şu tespitlerde bulunuyor:                       

"...Küreselleşmenin sınırlarını bizler genişlettikçe bu, bizi daha uzaktaki tehditlerle ilgilenmeye zorlamaktadır. Bu ilgilenme saldırganlığımızdan değil, korumak istediğimiz "kendimizin tanımının yayılması"ndandır. Bizim göreceli olarak izole tarihimizin büyük bir kısmında kendimiz sadece Amerika Birleşik Devletleri'ydi. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra bu tarif Kuzey Amerika, Batı Avrupa, Japonya ve seçilmiş diğer birkaç ülkeden oluşan kapalı Batı kulübünün sınırlarını aşarak özgür dünya halini aldı. Şimdi o uzun Soğuk Savaş'ın üzerinden yıllar geçti ve kendimiz bir bütün olarak MERKEZ halini aldık...

...Artan şekilde birbirine daha bağımlı hale gelen dünyamızda saldırılara açık kalmamız, dış dünya ile bağlantımızın derinliği ile değil; ağın dışında, kabul edilmeyen ve bizimle aynı kaderi paylaşmayan bölgelerin varlığı ile belirlenecektir. 11 Eylül saldırılarının "Eğer sizin iyi yaşantınıza sahip değilsem, siz de sahip olamayacaksınız!" yıkıcı mantığı, sadece bu bağlantısızlık içinde anlaşılabilir. Bu bölgeleri küreselleşmenin genişleyen kurallar bütünü ile aynı çizgiye getirmek, 21. yüzyılın izlemeye değer tek stratejik dönüşümünü uygulamak anlamına gelmektedir. Diğer bir deyişle Boşluk'a merkezin güvenliğine karşılık özgürlük vermek!

Amerikalılar olarak bizim görevimiz, Boşluk içerisinde ihtiyaç duyulduğu her yerde ve her zaman küreselleşmenin koruyuculuğunu yapmaktır.

Hiçbir düşman bizi durduramaz ve açıkça hiçbir müttefikimiz -biz yardım etmezsek- bir varlık gösteremez..."

Thomas P.M. Barnett'in tespit ve analizleri sadece bunlarla sınırlı değil.

Kitabın 2005 yılında yayımlandığı dikkate alındığında, küreselleşme taraftarı siyonist baronların, neo-con'ların, Armageddon'cuların, Kabbala'cıların, "Medeniyetler Çatışması" tezi savunucusu bilumum küreselci şeytan ve şarlatanların dünyayı ve insanlığı, kulaklara hoş gelen süslü kavramların arkasına sığınarak nasıl bir ateşin içine attıkları açıkça görülecektir.

Bir sonraki yazımızda devam edelim inşaallah!

Selam ve dua ile...

*(Toplumda yaşayan) İnsanlar birbirlerine 'Ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum' demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. Bu devlet ya da latince civitas olarak adlandırılır. bu büyükleviathan'ın doğması demektir."