İyi olmak, âdil olmaktır!
HÜDA PAR neden "Evet" diyor?
Ajandasında neler var?
Kimleri memnun etmeye çalışıyor?
Kimlerle ne hesabı var?
Ve saire... Ve saire...
Bu şekilde gırla giden sorular...
Siyasette erdemin, ilkeselliğin dünyevî ikbal ve çıkara kurban edilmesinin tabiî sonuçları bunlar.
HÜDA PAR'ın kuruluşundan bu yana çok zor ve çetin zamanlarda aldığı stratejik kararlar bu yüzden sorgulanıyor.
Siyasetin FETÖ'cülük, NATO'culuk, esnaflık(siyaset esnaflığı) gibi kategorilere ayrıldığı bir vasatta bu tür sorgulamaları bir yere kadar normal görüyorum.
Zira İslam coğrafyasının emperyalizmin fiili işgaline yol açan dış politika adımlarına stratejik derinlik, sahipsiz ve değerli bir halkın emperyalist uşağı Marksist bir yapıya teslim edilmesine ise "Çözüm-Barış Süreci" denildiği bir zaman dilimindeyiz.
Koca koca yazar-çizerlerin derinlikli analizler kastığı siyasetin renginden bahsediyorum.
Kifayetsiz, muhteris ve zavallı...
Uzak diyarlardan, ulaşılamayacak insanlardan bahsetmiyorum.
Yeşilçam'ım kötü kalpli Erol Taş ve Aliye Rona'sından da bahsetmiyorum.
Bu siyaset sahipleri gayet iyi bildiğimiz insanlar da olabiliyor.
Melek gibi olup karıncayı dahi incitmeyebiliyorlar.
Böyle bir iyi olma hali, işin kolay olanı aslında.
Zor olan ise "âdil olmak"tır.
İşte HÜDA PAR siyasetinin özü bu: "Meselelere âdil ve mu'tedil ölçüler içinde yaklaşmak."
Kafaları o yüzden karışık bu çevrelerin.
"İrancı" diyecek oluyorlar, ama HÜDA PAR'ın "İran, Esed'in arkasında durmamalı ile Irak Kürdistanı'nın bağımsızlığı, Kürt halkının vereceği karara bağlıdır. Bu karara herkes ve özellikle de komşu ülkeler saygı duymalı!" açıklamasına kafalarını çarpıp yere düşüyorlar.
"IŞİD'çi" diyecek oluyorlar ama HÜDA PAR'ın "Suriye meselesi silahla çözülmez!" ile "IŞİD'in düşünce ve pratiği, aziz İslam'a ve Müslümanlara zarar veriyor" beyanatına tosluyorlar.
"Kürtçü" diyecek oluyorlar ama HÜDA PAR'ın "Ümmet Bütünlüğü" vurgusu ile Türk ve Arap bölgelerindeki teşkilatlanmasına bakarak susmak zorunda kalıyorlar.
"Evet" kararı üzerinden "Tayyipçi" diyecek oluyorlar ama;
"Bu meselenin şahıslar üzerinden tartışılmasını çok yanlış buluyoruz. Zira Sn. Erdoğan'ın doğruları olduğu gibi hata ve yanlışları da var. Her fâni gibi Tayyip Bey de bir gün ölüm şerbetini içecek. Aslolan şahıslar değil, sistemin âdil olup olmayacağıdır." şeklindeki yaklaşımı karşısında lâl oluyorlar.
Bir gücün himayesinde olmayı veya bu güçlerle uzlaşma içinde olmayı siyaseten varlık nedeni olarak görenler HÜDA PAR'ın da mutlaka bir ajandasının olduğunu söylüyorlar.
Doğrudur, elbette bizim de bir ajandamız var ve siyasetimizi ona göre şekillendiriyoruz.
"Ölçümüz İslam'dır!" sözü ile tam olarak ajandamızın hangi gücün kontrolünde olduğunu açık açık beyan ediyoruz.
Muhalefet biçimimizi bu ajandanın içindeki yol haritasına göre şekillendiriyoruz;
". ...Bir topluluğa olan öfkeniz sakın ola sizi adaletsizliğe sevk etmesin. İyilik ve takva üzere birbirinizle yardımlaşın. Kötülük ve düşmanlık üzere ise yardımlaşmayın! Allah'tan korkun..." (Maide-2)
Her konuda olduğu gibi, "Evet" dememizin sebebi de işte bu âdil olma ve iyiliği destekleme ile emrolunmuş olmamızla alakalıdır.
Sıkıyönetimin kalkacak olması, askerî vesayetin ve bürokratik oligarşinin geriletilmesi, siyaset-asker ilişkilerinin normalleşmesi, askeriyede başörtüsü yasağının kalkması, darbelerin ana rahmi konumunda bulunan harp okullarının yapısının değiştirilerek 150 yıllık bir restorasyona tabi tutulması ve son tahlilde tümden değiştirilecek bir anayasa için kapı aralanmış olması gibi hususları kendimiz ve milletimiz için "iyilik" olarak görüyoruz.
Bu açıdan hiçbir siyasi hesabın içine girmeden "Evet" diyoruz.