• DOLAR 34.583
  • EURO 36.434
  • ALTIN 2938.216
  • ...

IŞ(İD), Kobani, Suriye`deki iç savaş, tampon bölge, tezkere vs. konularında gündemi iyi takip eden biri olarak HDP`nin savunduğu görüşlere en yakın görüşleri olan partinin HÜDA PAR olduğunu çok rahat söyleyebilirim.

Buna rağmen sorun ne ona bakalım:

Evvelen, HÜDA PAR siyonist işgalci israil`i bir devlet olarak tanımadığını, bir terör şebekesi olarak gördüğünü parti programında açıkça yazmıştır.

Bununla da kalmamış, siyonist terör rejiminin Filistinli kardeşlerimize yönelik insanlık dışı, barbarca saldırılarına karşı, Kürdistan`ın neredeyse bütün şehirlerinde destek gösterileri yapmış ve Müslüman halkı bu konuda bilinçlendirmeye çalışmıştır.

Saniyen, arkasında İslami STK`ların olduğu ve partimiz HÜDA PAR`ın da desteklediği, en üst düzeyden katılım gösterdiği Kutlu Doğum mitinglerine yüz binlerce Müslüman Kürdün akın etmesi, küresel şeytani hesapları alt üst etmiştir.

Kürt kimliğini sekülerizm üzerinden politize ederek İslam`dan uzaklaştırmaya çalışan küresel baronlar, bu manzaralar karşısında yereldeki köle ruhlu uşaklarını sürekli fırçalıyor, azarlıyor ve beceriksizlikle suçluyorlardı.

Salisen, HÜDA PAR`ı da bünyesinden çıkaran dindar camia, halkları bilinçten uzaklaştırıp eşekleştiren modernizmi redderek İslami bir yaşam biçimini kurumsal ve kitlesel bir şekilde yaşama pratiği göstermiş ve bu çabasını artırarak devam ettirmektedir.

Modernizm ve sekülerizmle(dünyevileşme) etkisizleştirilen, uyutulan, benlik ve kimliğinden uzaklaştırılmaya çalışılan üç büyük İslam milletinin(Türk, Kürt, Arap) dokusuna nakış nakış, ilmek ilmek uyan söylem ve pratikler, en az iki yüz yıldır bu halklar üzerinde uygulanagelen şeytani mühendislikleri tehdit eder hale gelmiştir.

Bir güzellik(!) yarışmasını dahi Diyarbekir`de yapamayan köle ruhlu yerli taşeronların efendilerine verecekleri hiçbir cevapları kalmamıştır.

Rabian, hiçbir yerel ya da küresel güç odağıyla bağlantısı olmayan; ne dünyevi ikbal tekliflerine ne ölüm tehditlerine aldırmayan bu erdemli ve izzetli hareketin kontrol edilemez oluşu, varlığının ortadan kaldırılmasına yeterli bir neden olmuştur.

Daha da artırılabilecek bu ve benzeri gerekçelerle dünya istikbarının şimşeklerini üzerine çeken HÜDA PAR ve bünyesinden çıktığı camia, bütün bileşenleri ile planlı, organizeli ve önceden hesaplı hayasız bir akınla tamamen yok edilmek istenmiş/istenmektedir.

Şuursuz kalabalıkların içerisinde CIA, MOSSAD başta olmak üzere bu topraklar üzerinde hesabı olan bütün güçlerin lejyonerlerinin olduğunu çok rahat söyleyebiliriz.

Merhum Akif`in şu dizelerinde dile getirdiği hakikat tekerrür etmiştir:

Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela

Hani tauna da züldür bu rezil istila

Herhangi bir partinin Kürdistan`da aldığı on binlerce oy`un değil de, HÜDA PAR`ın Lice`nin ... köyünde aldığı yedi adet oy`un mankurt HDPKK zihniyetini telaşa ve paniğe sevk etmesi, çok ama çok iyi anlaşılmalıdır.

İslam düşmanı haçlı zihniyetine mahsus bir kin, vandallık ve barbarlıkla her tarafa saldıran şuursuz kalabalıkların içindeki şuurlu güruh, kaynağını bu topraklardan almayan alçakça yöntemleri bu aziz millete reva görmüştür.

Bu kini iyi biliriz.

Bu kin, Nemrut`un İbrahim`e, Fir`avun`un Musa`ya, Ebu Cehil ve Ebu Leheb`in Muhammed(SAV)`e, Yezid`in İmam Hüseyin`e, Arslan Richard`ın Selahaddin`e, Kemalizmin Saidlere olan kinidir.

Basiret gözü açık, fikri tepkisellik veya çağdaş entelektüellik(!) girdabında kirlenmemiş olan herkese her şey ayandır aslında.

Bu hayasızca akına karşı yapılacak şey bellidir:

Milleti alçakça vuran darbelere, alçakça alkış dağıtan kahpelere aldırmaksızın, “Mutu bi ğayzikum(Kininizle geberin)” diyerek İbrahim`in, Musa`nın(as), Muhammed(SAV)``in, İmam Hüseyin`in, Selahaddin`in, Said`lerin yaptığını yapmak...

Derdin, sahibine

söylettirdiği şu dizeler eşliğinde:

Tükürün milleti alçakça  vuran darbelere!

Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere!

Tükürün Ehli salibin o hayasız yüzüne!

Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!

Medeniyet denilen maskara mahluku görün:

TÜKÜRÜN MASKELİ

VİCDANINA ASRIN,TÜKÜRÜN!

Bana vahdet gibi bir yar-ı müsaid lazım.

Artık ey yolcu, bırak ben yalnız ağlayayım!