• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Siyonistlerin 2012`deki “Bulut Sütunu” adını verdikleri operasyonlar esnasında memleketim Kâhta`nın bir köyünde kirveme misafir olmuştum.

Haber bültenini izlerken Gazze`ye yağan fosfor bombalarından dolayı siyonistlere lanet okudum.

Bunun üzerine ‘ümmî` olan akrabam, “Kıriv, ewna ji rıhet nasekınıne(Kirve, onlar da rahat durmuyor)” diyerek Filistinli mücahit grupları suçladı.

Meselenin iç yüzünü bilmediği için safça bir yaklaşım sergileyen bu akrabama, anlayabileceğini umduğum şöyle bir örnekle cevap verdim:

“Şöyle bir düşün kirveciğim, bir sabah kalktın ve tarlana gittin.

Bir de baktın ki atalarından, dedelerinden sana miras kalan ve öz be öz sana ait olan tarlanda 40-50 kişilik bir grup var.

Bunlar yirmi-otuz traktörle senin tarlanı babalarının malıymış gibi sürüyorlar.

Sen de gayr-ı ihtiyari onlara bağırıp çağırarak tepki gösteriyorsun ama onlar sana ellerindeki silahlarla karşılık veriyorlar.

Bunun üzerine sen de eline geçirdiğin taşları onlara atarak haklı tepkini ortaya koyuyorsun.

Bu esnada oradan geçmekte olan biri sana, ‘Kardeşim sen de bir rahat dur, adamlara neden taş atıyorsun?` dese, ne yaparsın?

Elindeki bütün taşları o adama atarsın değil mi?

Örnek kirvemin aklına yatmış olacak ki soruma soruyla karşılık verdi:

‘Durum aynen böyle mi?`

Evet, aynen böyle… Eksiği var, fazlası yok.” dedim.

Fazlası ise, tarla sahiplerinin her gün yıkılan evleri ve yerine yapılan siyonist evler, Süleyman Mabedi`ni inşa etmek için Mescid-i Aksa`nın altını oyarak yıkmaya çalışma, zindandaki Filistinlilere sistematik işkence yapma, vahşetler, barbarlıklar, katliamlar vs.

Kirvem meseleyi anladı anlamasına ama siyonist terör şebekesinin bu karakterde olduğunu, 1948`den bu yana terörün, anarşinin, kan ve gözyaşının kaynağı olduğunu anlamayan ya da anlamak istemeyenler hala var maalesef.

Şunu çok net olarak bilmemiz gerektiği kanaatini taşıyorum:

Nasıl ki İsrail`in güvenliği AB(D) ve yandaşları için partiler üstü bir mesele olup birinci dereceden önceliğe sahipse, Filistin meselesi de bütün Müslümanlar için aynı önceliğe sahip olmalıdır.

Etrafı mübarek kılınan bu topraklara ve bu topraklar için şerefli bir mücadele veren bir avuç mücahide sahip çıkma hususu, siyasi hiçbir mülahazaya feda edilemeyecek kadar önemli ve hayatî olmalıdır.

Suriye ve şimdilerde ise Irak meseleleri üzerinden, “geçici” olduğunu düşündüğüm savrulmalar yaşayan Müslümanların; saflarını asıl olarak belirleyecekleri ölçü, mikyas ya da kriter, Kuds-ü Şerif ve Mescid-i Aksa olacaktır.

Özellikle de Suriye meselesi üzerinden birbirlerine zıt gibi duran İslamî kesimlerin; Filistin meselesi gündeme gelince tek yürek halinde “kurşundan kaynatılmış binalar” kıvamına dönüşmesi, nazara verilmesi ve esas alınması gereken en önemli meseledir.

Evet, saflar “Mescid-i Aksa`ya taraf olanlar ve olmayanlar” şeklinde belirginleşmelidir.

Bu vesile ile özellikle de Sünnî dünya, yaklaşan Kudüs Günü`ne özel bir önem atfetmelidir.

İran İslam İnkılabı`nı gerçekleştirir gerçekleştirmez, “Bugün Tahran, yarın Filistin!” diyerek Ramazan ayının son Cuma gününü “Dünya Kudüs Günü” olarak ilan eden Şiî Müslüman bir âlimin çağrısına icabet etmek, dünya istikbarının ve Asya münafıklarının bütün tuzaklarını boşa çıkarmaktır.

2013`teki açıklamasında, Dünya Kudüs Günü`nün İslam ve Arap ümmetinin Filistin ve Mescid-i Aksa`ya biat günü olduğunu söyleyen İsmail Haniye, tam olarak bu hakikate işaret etmişti.

Ramazan-ı Şerif`in bu ilk günlerinde Gazze`ye saldırarak anlaşmalardan, laftan, sözden, barıştan anlamadığını bir kez daha gösteren siyonist şebeke, herkes ve her kesim tarafından bütün imkânlar kullanılarak hem mahkûm edilmeli hem de tarihsel sıfatlarına uygun olarak “mel`un” ilan edilmelidir.

Bu vesile ile “ÜÇÜNCÜ İNTİFADA”yı selamlıyor, şehidleri tebrik ediyor, şehitlerin ailelerine taziyelerimi sunuyor ve yaralılara acil şifalar diliyorum.