Kuklacıya dikkat!
Türkiye de dâhil olmak üzere Ortadoğu diye tabir edilen İslam dünyası, çok az bir kısmını bildiğimiz gizli antlaşmalara riayet etmeyi taahhüt eden kukla yönetimlerce yönetile geldi.
Bilgiye ulaşma kaynaklarımız kesildiği ve ittifak noktalarımız da tahrip edildiği için hep kuklalara odaklandık, kuklacıyı göremedik.
Denklemi kuran Anglosakson akıl, matruşka sistemleri kurmuştu çünkü.
Sosyal hayatta birbirine hiç benzemeyen hatta düşman gibi görünen pek çok insanın perde arkasında sıkı fıkı dostlar olabileceği aklımızın ucundan bile geçmedi.
Sözgelimi bu coğrafyada yaşayan bizler, Ecevit-Demirel ikilisinin dost olduklarını kırk yıl uyutulduktan sonra ancak anlayabildik.
Ortadoğu`da bahsettiğimiz gizli kurallar belirleyici oldu olalı, insanlar ya da devletlerarasındaki dostluk ve ittifaklarda da doku uyuşmazlıkları yaşandı.
Kurulan dostluk ve ittifakların ömrü son tahlildeki gelişmelerde olduğu gibi saatlere kadar inebilmektedir.
Dediğimiz gibi her şey kuklacının inisiyatifine bağlı. Kuklacı, elinde tuttuğu iplerin yönünü değiştirdikçe dengeler değişiyor, ittifaklar bozuluyor, yeni ittifaklar kuruluyor.
Soğuk savaşın sona ermesinden hemen sonra Türkî cumhuriyetlerde hızla ilerleyen ve hiçbir engele takılmayan Ilımlı İslamcı bir grubun bu hızına henüz akıl sır erdirememişken, şimdi de benzer bir hızla Neyneva çölünü geçerek Bağdat kapılarına dayanan radikal İslamcı bir grupla karşı karşıyayız.
Bu arada İslam Âlemi, Şiileri Yahudilerden daha tehlikeli gören bu radikal İslamcı grubun hilafet ilanına kilitlenmişken, siyonist israil öldürülen üç yerleşimciyi bahane ederek bu karambolden maksimum düzeyde verim elde etmeye çalışmaktadır.
Son bir hafta içinde tutukladığı yüzlerce insan ve katlettiği siviller üzerinden, Mescid-i Aksa ve Kuds-ü Şerif`in izzetini ümmet adına muhafaza eden bir avuç muvahhidi tamamen yok etmek istemektedir.
Oryantalist ajanları vasıtası ile yüz yıl önce İslam`ın hiçbir kutsalını tanımayan bir mezhep icat ederek İslam Ümmeti`nin başına bela eden kuklacının İşçi partili ilk başbakanı Ramsay McDonald`a kulak verelim:
“...Osmanlı topraklarında Arap ayaklanmasını destekledik. Osmanlı`nın Arap eyaletlerinde Filistin`i de kapsayacak bir şekilde Arap devleti kurma sözü verdik. Fakat aynı zamanda Yahudilere de Filistin`i verme sözü vererek onları teşvik ettik.
Bu yetmezmiş gibi Sykes-Picot anlaşmasını imzaladık. Mısır valimizin Araplara söz verdiği toprakları Fransızlarla aramızda bölüştük.
Tarih böyle ikiyüzlülük görmedi...”
Böylesine tarihsel bir geçmişe sahip bu topraklarda ve özellikle de Irak`taki son fiili durumu sadece Maliki`nin mezhepçi politikası ile izah etmek, bir ağaca odaklanıp ormanı gözden kaçırmaktır. Maliki`nin politikalarına en büyük muhalefeti yapanlardan birinin de Şii Sadr grubu olduğu hususu bir kenara, petrol ve doğalgazın hafif bir denge sarsılması yaşayabileceği ihtimali, kuklacının infiale kapılması için yeterli bir sebep olmuştur.
Petrol başta olmak üzere dünya enerji tekelini elinde bulunduran ve çoğu Yahudi(Rothschild ailesi gibi) uluslararası şirketlerin çiftliğine dönmüş Irak`ın, dünyanın en büyük petrol rezervlerinden birine sahip olduğu bilinen bir gerçektir.
Önümüzdeki on yıl Irak`ın petrol geliri 10 trilyon dolar, Kürdistan bölgesininki ise 7 trilyon dolardır. Her yıl petrol ve doğalgaza 60 milyar dolar veren Türkiye ile ekonomisi büyük ölçüde petrol ve doğalgaza endeksli olan İran`ın; Suriye meselesinden kaynaklı ayrılıklarını bir kenara koyarak yakınlaşma temayülüne girmeleri, kuklacıyı fena halde rahatsız etmişe benziyor.
İran ve Türkiye arasındaki bu yakınlaşmanın birlikteliğe dönüşmesi, kuklacının bütün dengelerini altüst edecektir.
Başta ABD olmak üzere Batılı devletler Ortadoğu`daki nüfuzları ile beraber, her yıl 100 milyar dolar kaybetmekle kalmayacaklar, yavruları israil`in de güvenliğini çok ciddi anlamda tehlikeye düşürmüş olacaklar.
Şii-Sünni savaşının çıkarılması için bütün unsurların piyasaya sürülmesi, Türkiye`nin Musul`daki konsolosluk görevlilerinin kaçırılması, Türkiye`de birbirine düşman olarak bilinen yapıların yeni ittifaklar içine girmesi vs. bu büyük fotoğrafla doğrudan ya da dolaylı olarak alakalıdır.
Evet, İran ve Türkiye ya reel politik davranmayı bırakıp Rahmanî bütün dinamiklere sarılarak kuklacıyı hedef alırlar ya da akıbeti hüsran olan kuklacının ajandasına göre konumlanmaya devam ederler.