• DOLAR 34.668
  • EURO 36.219
  • ALTIN 3001.137
  • ...

Mevlid-i Dirar fiyaskosundan sonra Diyarbakır`da yapılan Demokratik İslam Kongresi ile ilgili kuşkusuz söylenecek çok şey var.

İsminden başlamak suretiyle kongrenin tamamı zorlamalar, yapaylıklar, sanallıklar, banallıklar, paradokslar, yaman çelişkiler, komik durumlara düşmelerle doluydu.

MİT`in davetini, Ak Parti hükümetinin daveti olarak görüp dışarıdan gelen katılımcıların yanı sıra, yereldeki bir hayli ilginç isim de kongreye katılmıştı.

Öcalan`ı megaloman ve çapsız olarak nitelendirmiş birçok Müslüman şahsiyetin de ‘`Davet mi, talimat mı ?`` tartışmaları arasında kongreye katıldıkları dikkatlerden kaçmazken; kongreyi, şahsi entellektüelizmini ispat etme arenası olarak gören katılımcı sayısı da az değildi.

“ŞERİATÇI” İhvan-ı Müslimin`in, Mısır`daki komünistleri kazanma adına düzenleyeceği “İslami Komünist Kongre”nin ciddiyeti ne kadar olacaksa, bu kongrenin ciddiyeti de o kadardır.

Hele hele cezaevindeki Muhammed Mursi`nin kongreye “Yoldaşlarım!” ara paragraflı bir mesaj göndermesinin ne kadar yapay ve bir o kadar da komik olacağı ortadadır.

Hizbullah ve El-Kaide`nin “tukaka” ilan edilip Türk-İslam ya da Anadolu İslam`ına bir kudsiyetin atfedilmiş olması, kongrenin asıl koordinatörü olan Milli İstihbarat Teşkilatı`na hakim olan yeni kliğin zihin yapısına tamı tamına uyuyor.

Yıllar yılı Anadolu İslamı`nın mümessili Osmanlı`yı, Alevilere yönelik uygulamalarından dolayı işgalci ve sömürgeci olarak niteleyen Öcalan ve şürekasının, hidayet FİDAN`ını koklayıp yıldırım hızıyla ihtida eylemiş olabileceği ihtimalini siz değerli okuyucuların ferasetlerine ve basiretlerine havale ediyorum.

Gerek Türkiye`de faaliyet gösteren Hizbullah Cemaati`nin ve gerekse de HÜDA-PAR`ın yönetici ve üyelerinin çoğu Kürt olmasına rağmen, bu her iki hareketin de malum çevrelerce Kürt düşmanı olarak gösterilmeye çalışılması garabeti, beyhude bir çaba olmaktan öteye geçemedi.

Bu yafta tutmamış olacak ki bu sefer de bu kongre vasıtası ile bu hareketler neredeyse İslam düşmanı ilan edildi.

Kongrenin Öcalan`ın mesajı üzerinden Hizbullah camiasına mensup insanların kaleminin kırıldığı bir mahkeme salonuna dönüştürülmesi, ortak bir konsensüs çerçevesinde, en uç ve en aykırı yaşam biçimlerini dahi bir arada tutabilmiş “Medine Vesikası” referansının, sadece bir makyaj malzemesi olarak kullanıldığını ispat etmiştir.

Katılımcıların tamamının kemal-i hürmetle dinlediği Öcalan`ın mesajındaki şu ifadelerin, Medine Vesikası`nın neresinde bir karşılığının olduğunu tefessüh etmemiş vicdanlar cevaplandıramayacaktır:

“...Kürdistan`daki özgürlük hareketi asla, ne bu otoriter laikçi milliyetçi ne de radikal dinci geçinen iki ana merkezli sapkınlığa(Hizbullah-El-Kaide) düşmeyecek ve fırsat tanımayacaktır...”

İşte bu fırsat tanımama veya jargona uygun ifadesi ile bu “demokratik cihad” ilanından hemen sonra, Lice`de biri kadın üç Müslüman HÜDA PAR`lıya “demokratik cihad” operasyonu yapılmış ve bunlar son anda ölümden kurtulmuşlardır.

Lice`nin Darakol köyünde tek suçları “HÜDA-PAR`lı olmak” olan bu masum insanlara yönelik gerçekleştirilen bu barbarlık karşısında, birçok kez olduğu gibi yine maskeler düşmüş ve en hafif tabiri ile sükûtun zilleti tercih edilmiştir.

90`lı yıllardaki Hizbullah-PKK çatışmasının hak-batıl mücadelesi olarak değerlendirilmesine şiddetle karşı çıkarak, bunun “bırakuji”(kardeşin kardeşi öldürmesi) olarak adlandırılması ve bundan şiddetle kaçınılması gerektiğini düşünen kimi iyi niyetli yaklaşımların, bütün ezberlerinin de bu münasebetle bozulduğunu söyleyebiliriz.

Rojava ve Başur`daki PKK-PYD zorbalığının, Kürtler arası kavgayı yasaklayan Sayın Barzani`ye bile başka bir seçenek bırakmadığını görüyoruz.

Son tahlilde, Barzani`nin bu suç örgütüne karşı askeri tedbirlere başvurması, PKK-Hizbullah çatışmasında, Hizbullah`ı peşinen suçlu ilan edenlerin suratına bir şamar gibi inmiştir.

Lice`de masum bir kadına kurşun sıkarak Kürt halkına karşı nasıl bir ihanetin içinde bulunduğunu ispat eden PKK, Kuzey Kürdistan`daki yapılara da başka bir seçenek bırakmadığını, göstere göstere ilan etmeye çalışmıştır.

Durum böyle olduğu halde, bu saatten sonra bu memleketin selametini isteyen bütün kesimlerin PKK`yle aralarına mesafe koymaları, bu cinayet şebekesini meşrulaştıracak hiçbir etkinliğe katılmamaları insani, İslami ve tarihi bir sorumluluk olacaktır.