• DOLAR 34.66
  • EURO 36.38
  • ALTIN 2933.56
  • ...

Kriterler asıllarına rücû ediyor desek daha doğru olur.

Evet, bu coğrafyada iki yüz yılı aşkın bir süredir kirlenen ve kamufle edilen kavramlar, HÜDA PAR`la asıllarına dönüyor.

 Her alanda olduğu gibi siyasi alanda da Müslümanlar artık fabrika ayarlarına dönüyor, dönmek zorunda.

Cumhuriyetle birlikte uygulanan katı laiklik ve en son 28 Şubat`la yaşanan seküler zihinsel dönüşüm, İslami kesimde ağır tahribatlar oluşturdu.

Bu durum, “Tevhid” ilkesine ve Nebevi hareket metoduna taban tabana zıt; daha seküler, daha liberal, kısaca daha dünyevi kriter, kıstas ve mikyasların Müslümanlar arasında revaç bulmasına sebebiyet verdi.

Müslümanlar olarak düşüncede İslamcı, ama pratik yaşamda seküler insanlar oluverdik.

Bu amansız sürece karşı bireysel olarak ortaya konan mütevazı çabaları görmezden gelmemekle birlikte, kitlesel ve kurumsal anlamda bir karşı duruşun yaşanmadığını söylemek yanlış olmasa gerek.

On yılı aşkın bir süredir “ iyiliğin emredilmesi” noktasında yaşanan olumlu gelişmelerin, “kötülüğün nehyedilmesi” konusunda da aynı paralelde yaşanmaması, maalesef sürece negatif yönde ivme kazandırmıştır.

“Def-i mazarrat, celb-i menafiden evladır” kaidesi gereği, bir münkeri ortadan kaldırmanın iyiliğe çağırmaktan çok daha etkili olduğu, erbapları tarafından bilinen bir husustur.

Günahların; doğaları gereği bir manyetik alanları, çekim cazibeleri vardır. Bu manyetik alana ve çekim gücüne son vermeden iyiliğe çağırmanın çok etkili olmayacağı aşikârdır.

Buradaki kastımız estetize edilen, kurumsal hale getirilen ve toplumsal hafıza tarafından kanıksanan günah kavramıdır. Bu günah kurumlarının ortadan kaldırılmaması, sorunun en önemli yanını teşkil etmektedir.

İşte HÜDA PAR, bu zihinsel dezenformasyona ve hayasızca akına kurumsal olarak “dur” demenin adıdır.

HÜDA PAR`ı da bünyesinden çıkaran İslami camiaya yakınlığıyla bilinen derneklere, kurumlara ve medya organlarına bakıldığında bu husus net olarak görülecektir.

Şu gökkubbe altında, söylenmedik hiçbir şeyin kalmadığı bu âhir zamanda, kurumsal olarak pratiğe dökülen hasenât ve kemalâtın cümlesi, fazla söze hacet bırakmamaktadır.

Bu kurumlarda, dünyevileşmeye prim verme doğrultusunda tek bir emareye dahi rastlanılmamaktadır.

Çıkar, mevki, makam ve şöhret sevdasına ram olan hiçbir Allah kulunun bu kurumlarda barınamadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

HÜDA PAR`ın da kurulmasıyla birlikte bu izzet ve fazilet kervanına bir kurum daha katılmış oldu.

Bahse konu bu hususlar ve daha fazlası, HÜDA PAR`ın özelde belediye, genelde ise ülke yönetimine talip olması konusundaki referanslarının ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir. HÜDA PAR sözcüleri ve yetkililerinin ağzından dökülen ezber bozan ve tezimizi güçlendiren şu cümlelere hep beraber bakalım:

Kazanmak ya da kaybetmek... Kaybetmek kumarda olur, biz kumar oynamıyoruz.

Yanlış bir adayla seçimi kazanacağımıza, doğru bir adayla seçimi kaybetmeyi tercih ederiz.

Misyonumuz, “İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak.” Sonuçların sahibi Allah`tır.

Siyaset bizim için ibadettir. O açıdan beş oy almakla elli milyon oy almak arasında fark yoktur.

Hedefimiz, Allah`ın verdikleri ile “Ahiret yurdu”nu arayan ve dünyadaki nasibini de unutmayan bireyler yetiştirmektir.

Ne diyelim? Rabbimiz istikametten ayırmasın inşaallah.

Selam ve dua ile...