• DOLAR 34.664
  • EURO 36.362
  • ALTIN 2928.486
  • ...

Geçtiğimiz 2 Aralık Pazartesi günü Ankara`da başkanlığını Prof. Yasin Aktay`ın yaptığı Stratejik Düşünce Enstitüsü`nün ev sahipliğinde, “Ortadoğu`da Geleceğin İnşasında Kürtler” başlıklı bir çalıştay düzenlendi.

Çalıştaya yerli ve yabancı birçok davetçi katılmıştı. Özellikle yerli davetçiler arasında kamuoyunun yakından tanıdığı birçok isim vardı. Kürt meselesinde aktör olmayı hak eden birçok kişi, kurum ve siyasi parti temsilcisi olduğu gibi sırtında yumurta küfesi taşımayan, hızlı ve tek tüfek şahıslar da vardı.

Öncelikle böylesine bir organizasyona bizleri de davet etme nezaketinde bulunduğu için muhterem Yasin Hoca`ya teşekkür ettiğimi özellikle belirtmek istiyorum.

Doğrusunu söylemek gerekirse çok farklı ve birbirine uç noktalarda bulunan tezlerin açıkça dile getirildiği bir organizasyon oldu.

Esas itibariyle birçok noktada örtüşen tezlerin sadece usul noktasında birbirinden ayrıldığını gözlemledim. Çalıştaya rengini vuran ortak anlayış ise Kürdistan`da tekçi anlayışların Kürt halkına zarar verdiğine dair yapılan vurguydu. Tabi bu husus, malum kesimler haricinde ezici bir çoğunlukla kabul gördü.

Bu kabul noktası, ideolojileri birbirinden çok farklı insanlar arasında birbirine tahammül, fikirlere ve yaşam biçimlerine saygı çerçevesinde ciddi yakınlıkların doğmasına vesile oldu.

Şu ana kadar HÜDA PAR`ı ve bünyesinden çıktığı camiayı hiç tanımamış, hep üçüncü kişilerin masa başı hazırladıkları bilgilerle kafası dolmuş, HÜDA PAR`a hayat hakkı tanımak istemeyen sağlı-sollu derin mihrakların, medya desteğini de arkalarına alarak yürüttükleri psikolojik harekâtın tesiri ve tazyiki altında kalmış kişilerle yaptığımız ikili görüşmeler neticesinde son derece faydalı sonuçlar oluştu.

Bu arada ikili görüşmelerde samimi konuşmalar neticesi ortaya çıkan ucube durumlar karşısında ise kâh güldüm kâh hüzünlendim.

HÜDA PAR`ın kendi dışındaki yapılara tahammül konusunda çoğulcu bir anlayışa sahip olduğunun bu çevreler tarafından biliniyor olması ise beni son derece memnun etti.

“Tekoşin” geleneğinden gelen, kendisini Alevi olarak tanımlayan Dersimli bir entelektüelin yaptığım sunuma atıfla, Kürt Mollaları ve Seydalarının Kürt hareketinin öncüleri olduğunu ve medrese geleneğinin Kürt dilinin yaşatılması konusundaki tespitlerini doğrusu ben de ağzım açık kalarak dinledim.

Aslında sıkıntı tekti:

“Kürt meselesinde tekelleşmeye çalışan yapılardan doğan rahatsızlık.”

Yaşanan normalleşme ortamının etkisi ile olsa gerek herkesin bu tekçi ve vesayetçi yapılara karşı sesini yükseltebilmesi oldukça sevindiriciydi doğrusu.

Bu rahatsızlığa dair iki konuşmacının şu sözleri her şeyi özetliyordu aslında:

Cizre`den katılan bir katılımcının sözleri:

“...PKK, jandarmanın koparılan bir düğmesi için idam cezasının verildiği bir vasatta ortaya çıktı. Devletten ve asker-polisten nefretin zirvede olduğu bir dönemde PKK, jandarmanın hem düğmesini kopardı, hem de jandarmayı öldürdü. Kürt halkı, bu durum karşısında PKK`nin hiçbir şeyini sorgulamadan PKK`yi bağrına bastı. PKK bunu çok kullandı. Sonradan zamanla halkın keçisini kurttan kurtarıp kendisi yiyen bir canavara dönüştü...”

Kendisini Hakkârili Halit Sadini olarak tanıtan bir diğer katılımcının BDP`nin HDP ile birleşmesi meselesi üzerine anlattığı şu mesele, katılımcıları kahkahaya boğmanın ötesinde esasen çok manidardı:

“...Adamın biri Hac yolculuğuna çıkacak. Herkesten helallik aldığı gibi uzun yıllardır hizmetinde bulundurduğu devesinden de helallik almak ister. Devesine der ki “Filan filan zamanda sen yorgun olduğun halde, seni istirahat ettirmeden sana yük taşıttım.” Deve, “Hatırladım evet, ama canın sağ olsun, hakkım helaldir” der.

Adam yine konuşur, “Filan zamanda sen çok açtın ama sana yemek vermeyip seni tekrar işe koşturdum.” Deve cevap verir: “Evet, hatırladım ama canın sağ olsun, hakkım helaldir.” Bunun üzerine adam, “Hani hatırlarsan, bir ara da yavrunu kesmiştim” der. Deve, “Evet, hatırladım. Çok üzülmüştüm ama ne yapalım, hakkım yine helaldir” der. Adam çok memnun olur ama bu sefer de deve konuşur: “Hani filan zamanda bir yere sefere çıkmıştık. Beni götürüp bir eşeğe bağlamıştın. Hiçbir şey değil ama bu yaptığın beni çok ama çok incitmişti. İşte onu hiç unutamıyorum.”

Evet, ne diyelim? Kıssadan hisse işte...