Haklar veya özgürlükler üzerine
Sosyal medya üzerinden zaman zaman çok aykırı, uçuk kaçık sorulara muhatap oluyoruz.
Övgü, yergi ve sövgünün ifrat ve tefrit boyutu ile karşılaşıyoruz. Övgü ve yergiye müeyyide uygulamıyoruz ama sövgüyü “spam”lıyoruz. Yani engelliyoruz.
Bize göre aykırılık gibi görünen hususlarda ise, bazen son derece saygılı bir üslupla kimi sorulara muhatap oluyoruz.
Onlardan bir tanesini paylaşmak istiyorum:
“Sayın Mehmet Yavuz” diye başlıyor ve devam ediyor. “A partisinin B ilinden belediye başkan adayıyım ve eşcinselim. Çok samimi olarak soruyorum: Partinizin eşcinsellere olan yaklaşımı nedir? İktidara geldiğinizde eşcinsellere nasıl bir muamelede bulunacaksınız? Hepsini cezaevlerine ya da hastanelere mi kapatacaksınız veya öldürecek misiniz? Hatta eşcinsellerin yakıldığı söyleniyor, siz de diri diri yakacak mısınız? Bütün bunları bir kenara bırakalım, çocuğunuz, torununuz ya da bir yakınınız eşcinsel olsaydı ne yapacaktınız?”
“Sayın Mehmet Yavuz” diye başlıyor ve devam ediyor. “A partisinin B ilinden belediye başkan adayıyım ve eşcinselim. Çok samimi olarak soruyorum: Partinizin eşcinsellere olan yaklaşımı nedir? İktidara geldiğinizde eşcinsellere nasıl bir muamelede bulunacaksınız? Hepsini cezaevlerine ya da hastanelere mi kapatacaksınız veya öldürecek misiniz? Hatta eşcinsellerin yakıldığı söyleniyor, siz de diri diri yakacak mısınız? Bütün bunları bir kenara bırakalım, çocuğunuz, torununuz ya da bir yakınınız eşcinsel olsaydı ne yapacaktınız?”
“Hadi buyrun cenaze namazına” diyebilirsiniz, ama toplumu idare etme görevine talip olmuşsanız, her türlü meseleye dair bir fikriniz ya da bir projenizin olması gerekir.
Öncelikle eşcinsellik diye tabir edilen “çift cinsiyetli olma” veya bu şekilde doğma meselesinin kendisini bir ayıp, günah, hele hele öldürme ya da yakma sebebi olarak görmediğimizi ve göremeyeceğimizi belirtelim.
İslam fıkhında çift cinsiyetliliğin “Hünsa” olarak adlandırıldığını ve bunlara dair çok teferruatlı ve adil uygulamalar ortaya konduğunu ifade edelim. Ayrıntıları bu köşeye sığmayacağından bu kadarını söylemekle iktifa edelim. Dileyen, fıkıh kitaplarından ayrıntısına bakabilir elbette.
Parti programımızda ise buna dair açıklamalarımızın olduğunu, özet olarak bunu bir hastalık olarak gördüğümüzü ve tedavi edilmesi gerektiğini dile getirmişiz. Meseleyi, bir çocuğun iki başlı olarak dünyaya gelmesi gibi gördüğümüzü ve bunun kendisini bir suç olarak görmediğimiz gibi, öldürme veya yakma gibi akıllara ziyan düşüncelerimizin de bulunmadığını-bulunamayacağını ilgili şahsa açıkça ve hasbi olarak ifade ettim.
Meselenin felsefi boyutu dediğimiz dayanak noktasına gelince..
Bu tür meselelere, Bediüzzaman hazretlerinin baktığı yerden bakıyoruz biz de.
“Halq-ı şer, şer değildir. Kesb-i şer şerdir.” Yani kötü ya da çirkin bir şeyi yaratmak kötülük değildir, bu kötülüğü işlemektir kötü olan.
Ateşin yaratılması asla kötülük değildir. Kötülük, ateşle yangın çıkarmaktır. Bıçağın yaratılması asla kötülük değildir; kötü olan, bıçakla haksız yere insan öldürmektir.
Ateşle yemek pişirdiğiniz, çeliği yumuşattığınız; bıçağı da tabiatına uygun işlerde kullandığınız müddetçe sorun yoktur. Sorun, iyilik veya kötülük potansiyelini bünyesinde barındıran bir hususun kötülük tarafını tercih etmeniz, kısaca fıtrata aykırı davranmanızdır.
Esasen bu her şey için geçerlidir:
Din-i İslam evliliği helal, zinayı ise haram kılmıştır.
Alışverişi helal, faizi ise haram kılmıştır.
Üzümü helal, şarabı ise haram kılmıştır, vs.
Dolayısıyla bizim karşı olduğumuz ve sapkınlık olarak nitelediğimiz, çift cinsiyetlilik değil, bu hususun fuhşa bulaştırılması ve fuhuş nedeni olarak görülmesidir.
Bu mesele ile alakalı fuhuş ve sapkınlığın hak veya özgürlük olarak görülmesi ise, bize göre en hafif tabiri ile “abesle iştiğal”dir.
Çok net olarak ifade edelim: Bizce hakların kaynağı HAKK(cc)`tır. HAKK`ın verdiği bir hakkı gasp etmek zulüm olduğu gibi, vermediği ve sakındırdığı bir hususu hak olarak görmek ve talep etmek de zulümdür.
Şu iki misal, meramımı anlatmaya yeter sanırım:
Allah`ın yarattığı bir dille hayatın her alanında konuşmak, eğitim-öğretim görmek bir haktır. Bunu yasaklamak veya engellemek ise zulümdür.
Bir erkeğin bir kadınla nikah bağı ile bağlanması, aile haline gelmesi bir haktır. Ama erkeğin erkekle veya kadının kadınla birlikteliğini hak olarak görmek, hakların kaynağı olan HAKK` a iftiradır, fıtratı bozmaktır ve zulümdür.
Üstad hazretlerinin şu veciz ifadeleri ile bitirelim:
“Harama girmeye lüzum yoktur, helal dairesi geniştir; o, keyfe kafi gelir.”