Sürecin Rotası (mı) Değişiyor?
Gündemimiz haklı olarak tamamen Mısır`a kilitlenmişken, “Çözüm Süreci” adı verilen cenahta pek de tekin olmayan gelişmeler yaşanıyor.
PKK üst yönetiminde yapılan değişiklikle Karayılan ve Bayık`ın yerleri kaydırıldı. Kimilerine göre bu değişiklikle İran insiyatif alırken, kimilerine göre de örgütün şahin kanadından olan ve örgüt içi yüzlerce infaz gerçekleştiren Bayık üzerinden hükümete ciddi bir gözdağı verildi.
Bu analizler kendi içinde bazı doğruları ya da yanlışları barındırabilir. Doğrusunu söylemek gerekirse, sürecin başlangıcından bu yana meydana gelen iç ve dış gelişmeler, süreci akamete uğratma potansiyeli taşımaktadır:
Lice`de meydana gelen ve maalesef bir gencin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan olayların uyuşturucu bağlantısı çok konuşuldu. Bu müessif olayı elde yeterli delil olmadan uyuşturucu meselesine indirgemek elbette doğru değildir.
Ancak bu husus PKK`nin uyuşturucu, kaçak benzin-sigara vs. gibi uluslararası boyut kazanmış finansman kaynaklarını görmezden gelmemizi gerektirmiyor. PKK`nin küçük bir devletin bütçesine denk gelen 55-60 milyar dolarlık iştah kabartan parasal kaynağı, 30 yıllık süreçte içte ve dışta bu ranta ortak olmuş çevreleri spekülatif veya provokatif tutumlara sevk edecektir.
Gezi Parkı süreci ile göstericilerle ideolojik akrabalıkları bulunan BDP içindeki Türk soluna yakın milletvekillerinin gösterdikleri aktif çabalar, eylemsizlikten hazzetmeyen klikleri harekete geçirmiş görünmektedir. Gezi parkı olayları münasebeti ile BDP`den yapılan “Ne şiş yansın ne kebap” yollu açıklamalar da bu konudaki kafa karışıklığını ele vermektedir.
Seçim barajı, hazine yardımı, anadilde eğitim, Öcalan`ın durumu gibi hususlardan tatmin olmadıkları anlaşılan BDP yetkililerinin, zaman zaman hükümete aba altından sopa gösteren açıklamaları, Cizre ve Diyarbakır-Fiskaya`da ortaya çıkan PKK`nin polis gücü görüntüleri gibi hususlar, alttan alta soğuk bir savaşın varlığına delalet etmektedir.
Başbakan`ın hedefine koyduğu küresel güç odaklarının(özellikle faiz ve içki lobisi-ki dünyada çok güçlüdür-) PKK üzerinde etkisini kullanabileceği hususu da göz ardı edilmemelidir.
Yine Başbakan`ın Gazze ziyaretinden fevkalade rahatsız olan ve Tel Aviv`in etki alanındaki küresel oyun kurucuların, bu ziyaretin gerçekleşmemesi adına bu yumuşak karna çalışabileceği de unutulmamalıdır.
Hem Karadeniz ve hem de özellikle Güneydoğu Akil İnsanlar Heyeti`nin hükümete sunduğu raporların içeriğinde PKK`nin tek muhatap olarak kabul edilmemesi gerektiğinden ve özellikle de bölgenin PKK`ye bırakıldığı izleniminden duyulan kamuoyu rahatsızlığından bahsedilmiş olması, sürece farklı bir boyut kazandırma ihtimalini bünyesinde barındırmaktadır.
Hele hele başta Hizbullah Cemaati olmak üzere, Kürtlerin diğer örgütlü yapılarının da sürece dahil edilmesi gerektiğinin rapora yansımış olması, heterojen bir yapıya sahip PKK içindeki “Bölgenin tek gücü biziz” havasındaki farklı klikleri harekete geçirebilecektir.(Dicle olayları örneğinde olduğu gibi) Rojawa diye tabir edilen Suriye Kürdistanı`ndaki de fakto durum ve muhtemel yeni denklemler, ayrıca Mısır`daki belirsizlik, süreci etkilemeye namzet diğer önemli faktörlerdir.
En nihayet İslam`ın ılımlısı, siyasalı, radikali de dahil hiçbir çeşidinden hazzetmeyen yeryüzü ilahlarının(!), seküler ve emperyal çıkarları uğruna kredilendirdiği ve akredite ettiği ılımlı ve diyalog taraftarı İslamcıları gözden çıkarmış olabileceği ihtimali de bu meyanda not edilmelidir.
Bu son değerlendirmemizle ilgili olarak başta Büyük Şeytan ABD olmak üzere “Mimsiz Medeniyet”in Mısır darbesindeki rolü ve bunun üzerinden Ak Parti`ye verilen derin mesaja, ayrıca Pensilvanya`da Fethullah Gülen`in kaldığı çiftliğin hemen önünde düzenlenecek Gezi tarzındaki büyük bir eylemin organizatörleri ve katılımcılarının kim olduklarına bakmak yeterli olacaktır.
İçteki ve dıştaki konjonktürel gelişmelerin tayin edeceği ve “Barış” adı verilen pamuk ipliğine bağlı bu süreçten, mazlum ve mustaz`af Kürdistan`a yine bir fatura çıkmamasını yürekten temenni ediyorum.