24 Haziran seçimleri üzerine
24 Haziran seçim süreci fiilen başladı.
Cumhuriyet tarihinin en ilginç seçimlerinden biri olacağa benziyor.
Partiler arası geçişgenlik ve geçirgenliğin en yüksek katsayıya sahip olduğu bir sürece tanıklık ediyoruz.
‘Birbirinin yanında asla yer alamaz` gözü ile bakılan partiler veya siyasi kişilikler birbirlerinin yanında yer almakla kalmıyor, birbirlerinin listelerinden seçimlere giriyor.
İki kutuplu dünya gibi iki kutuplu bir Türkiye inşa etmeye çalışan siyasi çevreler, birbirlerinin tabanlarına oynayarak oy kapma telaşesine düşmüşler.
O yüzden dün şiddetle karşı çıktıkları hususları bugün bir şekilde sahipleniyor, meydanlarda gür bir sesle dile getiriyorlar.
Türkiye`nin politik geçmişinin en kötü yanı bu olsa gerek.
Keşke bu yaklaşımlar siyasi kazanım elde etme adına değil de gerçekten karşı mahalle veya ötekinin hassasiyetlerine saygı temelinde olabilse…
Ve sadece seçim süreçleri ile değil de bir zihniyete dönüşüp kalıcı olabilse…
Yerel ve küresel bazda yaşananlara bakıldığında bu seçimlerin gerçekten bir dönüm noktası olacağını söylemek yanlış olmaz.
Siyonist-emperyalist güçlerin kutsanmış çıkarları ve “Büyük israil devleti” odaklı son derece tehlikeli kuşatması, bölgemizi adeta ateş topuna çevirmek üzeredir.
Bu hengâmede atılacak olan yanlış bir adım ülkemiz, milletimiz ve topyekûn İslam Âlemi`nin felaketine sebebiyet verebileceği gibi, atılacak doğru bir adım da selametine vesile olabilir.
Böylesine hassas ve nazik bir dönemde HÜDA PAR olarak siyaset sahnesinde bizler de yerimizi almakta; dışa endeksli Türkiye siyasetinin yanlış adımlar atmaması için elimizden geleni yapmaktayız.
Bu süreçte mecliste olmayı ve karar alma süreçlerine doğrudan etki etmeyi önemsediğimiz için meclise girme ile neticelenebilecek bazı görüşmelerde de bulunduk.
Ancak bu görüşmeler ittifakla neticelenecek bir boyut kazanmadı.
Bize bakan yönü itibarı ile bu konuda müsterih olduğumuzu çok rahat söyleyebilirim.
Hani derler ya “Benim adım Hıdır, elimden gelen budur!”
İttifak sahiplerinin neden ve hangi gerekçelerle partimizin de içinde bulunduğu bazı partileri ittifak dışı tutmak istediğini ‘gizliliği sevmeyen zaman` elbette ortaya çıkaracaktır.
Ağzını her açtığında “Kürtler, Kürt sorunu veya Kürtler arası birlik”ten dem vuranların da neden buna kapı aralayacak girişimlere set çektiğini de en iyi müfessir olan zaman aşikâr edecektir.
Çatışma ve kaos istemeyen; birlik-beraberlik, barış ve bir lahza huzur isteyen bu millet, elbette gerçekleri bir gün öğrenecek ve her türlü politik hokkabazlıktan uzak durarak samimiyetle bu meselelere yaklaşan hakiki mümessillerine kucak açacaktır.
81 il merkezi ve 87 seçim bölgesinde tatlı bir heyecanla meydanlara çıkmaya hazırlanan Hür kadrolar, siyaseti ibadet şuuru ile yapmakta ve halkın cebine değil, Allah`ın rızasına bakmaktadırlar.
Attıkları her bir adım ve akıttıkları her bir damla terin bu kutsal hedefe ulaşma odaklı olduğunu bildikleri için adetlerinin ibadete dönüştüğü ve sonuçların sahibinin de Allah olduğu inancı ile hareket etmektedirler.
Politik kirliliğin ve siyasi karmaşanın zirve yaptığı bu zaman diliminde bu hasbî tavırlar birilerince “Siyasetten anlamamak” şeklinde değerlendirilse de şu kanaatimiz değişmeyecektir:
Kaybedeni olmayan bir siyaset anlayışının mensupları olarak vicdanımız rahat, yüzümüz ak, alnımız açıktır.
Ey Hür kadrolar!
Haydi Ya Allah! Seferimiz hayrola, hayırlar fethola, şerler defola!