• DOLAR 32.234
  • EURO 34.977
  • ALTIN 2443.399
  • ...

CHP’nin geçtiğimiz yerel seçimde İstanbul ve Ankara gibi büyükşehir belediyelerini aldıktan sonra Kılıçdaroğlu’nu genel başkanlık koltuğuna oturtan üst merci zihniyette, yirmi yıllık Erdoğan iktidarını da alabilecekleri hayali sardı.

 

Herkes sürpriz beklerken Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması, bir dayatmanın olduğunun sinyallerini veriyordu aslında. Şimdilerde öğreniyoruz ki aslında daha ilk toplantıdan belliymiş Kılıçdaroğlu’nun adaylığı. Nereden mi biliyorum; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bir tv kanalında ses kaydı var dedi.

 

Nitekim Akşener’in hışımla masayı terk etmesi, ardından noter ve kumar masası demesine rağmen aynı masaya döndürülmesinin de arka planda bir üst aklın bu cenahı yönettiğini ortaya koyuyordu.

Hele de İmamoğlu’nun çokça dillendirdiği Cumhurbaşkanlığı adaylığından yardımcılık rolüne kabullendirilmesi, Kılıçdaroğlu’nun ikna kabiliyetini aşan bir üst mercinin işi olduğu düşüncesini güçlendiriyor.

 

CHP önderliğinde İyi, HDP, Saadet, Gelecek, Deva, DP gibi bir araya gelmeleri fıtratlarına ters partileri birleştiren üst mercinin amacı, açıkladıkları seçim beyannamesinden de anlaşılacağı üzere Türkiye’yi ‘Eski Türkiye’ye döndürmek.

 

Peki, bu üst merci kim? Soylu’nun söylemine göre 6’lı masanın ilk toplantısından çıkan Mutabakat Metni, CHP’li Ünal Çeviköz vasıtasıyla bir Avrupa Birliği ülkesi Büyükelçisine redakte ettirildi. Bilginin dahası var; ama o da daha ortaya çıkmayan ses kaydında. Ne zaman gündeme düşer bilinmez ancak kasetle genel başkanlık koltuğuna oturan Kılıçdaroğlu’nu yine bir kaset ya da ses kaydı indirir mi; zaman gösterecek.

 

Diğer yandan Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretinde kayıp sekiz saatlik zaman diliminde FETÖ’cülerle görüştüğü, hatta pazarlık yaptığı iddiaları var.

Daha vahimi, Kılıçdaroğlu ve Selahattin Demirtaş’ın sosyal medyadan sinyallerini verdikleri “yalan yanlış ses ve görüntüler izlemeyin, paylaşmayın, inanmayın” tarzı söylemlerinden ortaya saçılacak pis kokuların kendilerini nasıl da rezil edeceği endişesini taşıyor olmalılar ki kamuoyunda çok vahim iddialar dolaşıyor.

İddialara göre ortaya çıkacak kasette, CHP’li Sezgin Tanrıkulu, yanına aldığı bir başka CHP’li isimle Kandil’e görüşmeye gitti veya CHP’nin önemli kurmayları Kandil ile online görüntülü görüşme yaptılar.

 

Bir de Kılıçdaroğlu’nun ‘uyuşturucu baronlarının parası dediği 300 milyar dolar temiz para’ getireceğini belirttiği kirli para kaynağının da kimler olduğu ve neye karşılık kendisine verileceğini tam olarak açıklayamamasını da kamuoyunun değerlendirmesine bırakıyoruz.

 

Aslında ortaya saçılacak kasetlere de gerek yok. Çünkü uzunca bir süredir Kandil’den açıktan açıklamalar yapılıyor. Kandil’den, HDP’nin de içinde olacağı 7’li koalisyon olarak Kılıçdaroğlu’nun desteklenerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mağlup edilmesi yönünde neredeyse tüm üst düzey isimlerinden açıktan yönlendirme, uyarı ve tehdit var.

 

7’li koalisyondaki parti liderlerinin seçim çalışması kapsamında yaptıkları konuşmalar, Kandil’in zırvaları, gizli kapaklı görüşmeler ve vaadlere bakılarak uluslararası anlamda etkinlik gösteren Fetö, Pkk ile İngiltere, Amerika’nın da işin içerisinde olduğu ortak bir denklemin oluşturulduğunu tahmin etmek zor değil.

 

Tüm politikalarını kazanmak üzere kuran kökü dışarıdan beslenen bu 7’li koalisyonun bileşenlerinin yalan vaatli iftira tabanlı seçim çalışmaları, göstermelik anketlerle manipülasyon yaparak geçiyor. Bir de Kılıçdaroğlu’nun halka inmekten çok, twitter üzerinden mesajlar vererek on binlerce tıklanmayla büyük bir teveccüh görüyor algısı oluşturma çabalarının altında da bir alicengiz oyunu var gibi ama ispatlayamam. Sonuçta Kılıçdaroğlu’nun Elon Mask’a selam çakacak Amerikalı danışmanı da var, yani…

 

Ellerinde bulunan belediyelerden dahi örnek icraat gösteremeyen bu koalisyonun işi gücü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülkeye kazandırdığı icraatları küçümseyerek yok saymak. Hatta iktidara geldiklerinde yapılan tüm icraatları durdurarak aslında Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’da yaptığı temel atmama törenleri gibi ülkeyi ileri taşıyan tüm kazanımları durduracaklarını ve ülkeyi dış güçlerin maşası haline getirme hedeflerini utanmadan sıkılmadan açıktan söyleyebiliyorlar. 

 

Geçmişten buyana bu memlekete kan ve gözyaşından başka bir şey vermeyen, genlerinde halka hizmet etmenin olmadığı bu karanlık zihniyet kaybetmeye mahkumdur.

Her türlü hile desiseye rağmen bu ülke insanı 14 Mayıs’ta tüm bu fotoğrafa bakarak aklî selim hareket edecek ve bu dışa bağımlı olmaktan ar etmeyen, memleketi küresel şer güçlerin müstemlekesi haline getirmek isteyenlerin emellerini boşa çıkaracaktır inşallah.