• DOLAR 34.654
  • EURO 36.373
  • ALTIN 2928.244
  • ...

Ya da iffetsizce yok olup gideceğiz.

Toplumların yarınlarını belirleyecek olan şeyin iffet olacağı artık kesinlik kazanmış durumdadır.

Bugün yeryüzünde ve özellikle yaşadığımız ülkede savaşların, gerginliklerin en belirgin olanı iffet cephesi, hayâ cephesi, temiz aile cephesiyle bunları yıkmak için uğraşanların cephesi olduğunu hepimiz net bir şekilde görüyoruz.

Herkesin anlayacağı şekilde ülke gündeminin birinci sırasına yerleşmektedir.

Müslümanlar olarak iffetsizlikten dolayı yok olmaya doğru giden kişilere ve toplumlara bir anlamda üzülmüyoruz, hem niçin üzüleceğiz ki. Kendi elleriyle kendi sonlarını getiriyorlar, kendi soylarını kurutuyorlar.

Öyle ya, nikâha karşı olanların, yuva kurmaya karşı olanların, bilinçli olarak evliliği geciktiren sonra da reddedenlerin, anne baba olmaya karşı olanların yokluğuna niçin üzüleceğiz?

Müminler olarak teyakkuz halindeyiz. İhmal edildiğinde bu ateşin her tarafı saracağını biliyoruz.

Elhamdülillah bizler de seferberlik durumundayız, gençlerin bir an önce evlenmeleri, yuva kurmaları için çırpınıp duruyoruz, çığlıklarımızın boşa gitmediğini de görüyoruz.

Fakat hayâsızların cephesi tahminlerimizden çok daha güçlü. Her şeyden önce arkalarında koskoca bir Batı dünyası var, Batı dünyasının sözcülerinin sesleri daha çok çıkıyor.

En belirgin özelliği “fuhşiyatı emreden şeytan” dostlarının savaşı keşke söylediğimiz gibi işin başında engeller çıkarmak olsaydı.

Eğer dikkat ederseniz bunlar sadece temiz aileye giden yolların önünü kesmekle kalsalardı. Kurulmuş yuvaları, kıyılmış nikâhları da yıkıp devirmek için seferber olmuş durumdalar. Bir çırpıda boşanmayı gerçekleştirebilen avukatlar kahramanlar gibi pirim yapmaktalar. Televizyon programları bu anlamda sadece yuva yıkmaya kurgulanmış durumdalar.

İşin acı olan tarafı bu iffet savaşında mevcut iktidar net bir çizgi belirleyememiş, hatta yer yer şer cephesinin dayattığı bir takım dış antlaşmaların kıskacından kurtulamıyor.

Yuvasız Avrupa, çocuksuz Avrupa, nikâhsız Avrupa uçurumdan aşağıya yok oluşa doğru yuvarlanıp giderken arkasına bizi de takıp götürmek istiyor, mesele bundan ibarettir.

Böyle bir savaşta Müslümanların ne yapması gerektiği apaçık ortadadır.

Evlilikler asla geciktirilmemeli, sağlam yuvalar kurulmalı, dışarıdan sızacak zehirlere karşı yuvamızın kapısını ve penceresini iyice örtmektir.

Daha sonra da ümmet olarak birlikte bunun mücadelesini vermek, sesimizi yükseltmektir.