• DOLAR 32.26
  • EURO 35.127
  • ALTIN 2506.718
  • ...

Aylardır, gece gündüz demeden koşuşturan; yorulan “hakikat çağrıcıları”nın davasıdır HÜDA PAR… Açık yüreklilikle söylemek gerekirse; her ne kadar oyunu iki katına çıkardıysa da bu seçimde alınan oy anlamında hak ettiği sayıya ulaşmadı. Hepimiz üzüldük mü? Evet, üzüldük gerçekten. Allah biliyor ya üzülmemiz de O’nun (Celle Celaluhu) davası uğrunadır. Kaçırılan koltuklara değil…

                En zor olan şeylerden biri de zor zamanlarda her şeye rağmen, yüksek sesle akl-ı selime davet etmektir. Çünkü duyguların devrede olduğu esnada gönül kolay kolay ikna olmuyor. Zira gönül o esnada naz makamındadır. Eyvallah… Ama birileri de ters bakışlara maruz kalma pahasına hakikati dillendirmek zorundadır. Kimdir o kurban? İslam davasına gönül vermiş ve davetçi vasfına sahip her birimiz… Çünkü davetçinin bu dünyada naz makamını uzatmaya lüksü yoktur. Asıl yurt âhirettir.

                Şimdi, HÜDA PAR yöneticileri ve ona gönül veren üyeleri ile ilgili içtenlikle sormak lazım...
                Neredeyse çocuklarının yüzünü görmeyen parti yöneticilerinin dur durak bilmeyen azmine şahitlik etmedik mi?
                Akla hayale sığmayan iftiralara maruz kalmasına rağmen edepli duruşa devam edilmedi mi?
                Türk, Kürt, Arap demeden tüm insanlara gidip davalarını anlatmadılar mı?
                Maddi imkânsızlıkları bahane etmeden en fakir ferdi bile elini cebine atmadı mı?
                Birileri vinçlerle bayraklarını asarken; bizim bayraklarımız alınlarından öpülesi gençlerin omuzlarına basıla basıla yükselmedi mi?
                Çok sıkıştırılmalarına rağmen “Şeriat, Kemalizm, Gazze vb. meselelerde” kıvırmadan dik durmadılar mı?
                Yaşlılarımız, gençlerimiz, çocuklarımız bir tarafa; başımızın tacı annelerimiz evlerini bırakıp işin bir ucundan tutmadı mı?

                Uzattıkça uzatabiliriz bu maddeleri. Ancak, üzülmeye, gevşemeye gerek yoktur. Elbette geniş bir tefekkür ve istişare ile eksikliklerin hesabı yapılır. Daha büyük bir gayretle yola revan olacağız. Merhum, kıymetli Mehmet Yavuz ağabeyin ifadesi ile: “İbadetlerimize devam, ihlâsa devam, karşılıksız bir şekilde iyilik yapmaya devam.”

                Bugünlere nereden gelindi herkes bilmelidir. Nice kazanımları bahşeden Yüce Rabbimiz bir gün elbet bu konuda da gönülleri razı eder. Bizim için hayırlıysa şayet… O zaman HÜDA PAR kimdir ve nerelerden geldi buyurun bakalım:

                Köy köy, belde belde; usanç bilmez davettir. Hüseyin’dir, Said’tir, zindanda Selhaddin’dir. Dava’nın ilk günleri, katıksız ekmeğimdir. Anadan, yârdan ayrılık; Allah’a varmalıktır. Muhacir hasretinde, şehadeti tatmaktır. “Kelha Amed” burcunda ümit dolu arayış; “nerde kaldı” denilen beklenilen yirmilik… İzâ câe nasrullah”; bu doğan HÜDA PAR’dır…

                Kırık mızrap sazında, soluk güftesi belli; yola revan Şehit’tir. “Tarihin kalbi şehit”, toprak şahit, gök şahit...  Abdusselam, Murat’tır, güzel yüzlü Cemal’dir. Şehit, şehit sulanmış memleket bostanında; kanlı seçim ardından, baran baran Aytaç’tır. Hatır bilmez sofrada “Ana kurban; Yasin”dir. “Kad efleha men zekkâhâ” adanmışlar günbegün. Bu muştu HÜDA PAR’dır…

                Tel örgüler ardında, göğü mahpus tavanda; Rabb’e giden niyazdır. Bir elmanın yarısı, Yusuf’umun sabrında, otuz yılın kahrıdır. Çift camlardan gelen ses, ömrü yitik bedeldir. Güne eklenen günler, göçüp giden seneler, hâli bilmez sürgündür. Kelepçeli elleri, annesinin yasında “fe sabrun cemilun” dür. Bu sabır HÜDA PAR’dır…

                Mazlumların çilesi, Hakkın güçlü sedası; gözlenilen umuttur. Nerde bir mazlum duysa, derde derman devadır. Yetimin gözyaşında, öksüzün ocağında; “belki biri yetişir” denilen her bayramdır. Afganistan, Filistin, Asya ve Afrika’dır. Tek vücudun azası, yüreğinde acıdır…Asra yemin, fecre düş; “Veşşemsi ve duhaha” dır. Bu umut; bu bahar HÜDA PAR’dır…