Adalet terazisi kimin elinde
Bismillah
Her ideoloji sahibinin kendine göre bir tanımlaması ve her iktidar sahibinin kendine göre bir tatbik şekli olsa da ADALET; hakkın tecellisidir, hak ve hukukun gözetilmesi ve yerine getirilmesidir. Hak ise Allah`tandır. Adaleti yerine getiren kişiye ise Adil denir. Adil; dürüst olup adaletle muamele eden, hak ve hukuku gözeten kişi demektir.
Adalet, her şeyden önce haktan ve ahlaki değerlerden bağımsız düşünülemez. Ancak adalet, soyut bir düşünce değildir. Fikir ve söylemde kalması hiç bir anlam ifade etmez. Çünkü adalet, fiiliyata taalluk eder. Dolayısıyla adalet, kendini uygulamada gösterir. Hakkın konuşulması değil, yerine getirilmesidir. Herkese hakkının teslim edilmesidir. Haksıza karşı, haklıya taraf olma ve haklının hakkının, haksızdan alınmasıdır. Kimseye haksızlık ve dolayısıyla zulüm etmemekle birlikte, haksızlık ve zulmün yapılmasına fırsat vermemektir.
Onun için adalet, her insana lazımdır ve her insan, adalete muhtaçtır. Çünkü adaletin olmadığı yerde hak ihlali olur, zulüm baş gösterir.
Adalet; önce ailede başlar, sosyal hayatta devam eder; ama en önemlisi devletteki tezahürüdür. Bir aile reisi adil olursa o aile huzurlu ve sağlıklı bir aile olur. Toplum hayatında adalet kavramı belirleyici rol oynarsa, insanlar arasında emniyet oluşur, toplum huzur bulur. Bir devletin başındakiler adil olur ve devletin işleyişi adalet üzere olursa, o devletin vatandaşları huzurlu olur. Bu konuyla ilgili olarak Üstad Bediuzzaman şöyle diyor: «Saadet-i Beşeriye dünyada adalet ile olabilir. Adalet ise doğrudan doğruya Kur`an`ın gösterdiği yol ile olabilir.»
Burada önemli bir husus vardır ki, adalet; amir pozisyonunda bulunan ve yetki sahibi olanları daha çok ilgilendirmektedir. Çünkü bunların vereceği kararlar ve icraatları, elleri altındaki insanların hayatlarına doğrudan yansıyacaktır. Onun için idareci olan ve sorumluluk taşıyanların adil olması önemlidir. Bir hadiste buyurulduğu gibi; «Adalet güzeldir, amirlerde olsa daha güzeldir»
Dolayısıyla adaletin tecellisi konusunda en büyük sorumluluk hiç şüphesiz devletindir ve en büyük görev devlet idarecilerine düşmektedir. Nitekim devlet, toplumu idare etmektedir. Devletin kanunları ve devlet yetkililerinin uygulamaları sosyal hayata doğrudan tesir eder. Eğer kanunlar ve bu kanunları uygulayanlar adalet üzere olmazsa, hak tecelli etmez, insanların hukuku kaybolur ve zulüm baş gösterir. Devlete ve devlet yetkililerine olan güven kaybolur. Herkes kendi hakkını, kendi yöntemleriyle elde etmeye ve adaleti kendisi sağlamaya çalışır. Bu da toplumu ayakta tutan dinamikleri yıkar ve toplumda kaos meydana getirir.
Günümüz devlet anlayışlarına baktığımız zaman, karşımıza kanun devleti ve hukuk devleti şeklinde iki örnek çıkar. Kâğıt üzerinde; her ikisi de toplumun ıslahı ve huzuru için vardır. Kanun devleti ile hukuk devleti arasındaki fark; kanun devletinde haklı-haksız kanun vardır ve her kesin kanuna uyması beklenir. Hukuk devletinde ise kanunlarda hak gözetilmelidir. Ancak uygulamalara baktığımız zaman görüyoruz ki çoğu kâğıt üzerinde kalmaktadır. Halka rağmen, halkın inanç ve değerlerine rağmen, devletin âli menfaati ve bekası adına her türlü baskı yapılmakta, toplum sindirilmeye çalışılmakta ve resmi ideoloji dayatılmaktadır. Hâlbuki devlet; halka hizmet için vardır, toplum düzenini ve asayişini temin etmek için vardır.
İşte bu noktada devletin yasaları kadar, devletin idarecilerinin yaklaşımı ve uygulamaları da çok önemlidir. Devlet idarecileri, halkın inanç ve değerlerini, toplumun ihtiyaçlarını ve sosyal hayatı gözeterek hareket eder ve uygulamalarında adaleti esas alırsa hak-hukuk tezahür eder, toplumda güven ortamı ve huzur oluşur.
Ebu Hüreyre`nin rivayet ettiği bir hadiste Allah`ın Rasulü`nün (sav); «Yedi sınıf vardır ki Allah onları kendi gölgesinden başka hiç bir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde kendi gölgesinde gölgelendirecektir...» buyurduğunu ve bunlardan birinin Adil devlet başkanı olduğunu ifade etmektedir. (Bu hadis; Buhari, Müslim ve Tirmizi`de geçmektedir)
Bugün Türkiye`ye baktığımızda, birçok alanda hukuksuzluk ve adaletsizlik görmekteyiz. Bu hukuksuzlukların giderilmesi ve adaletin tecellisi için idarecilerine çok görev düşmektedir. Ve birçok konuda onlardan adalet beklentisi vardır. Örneğin; şu anda, 20 yıldan fazladır cezaevinde bulunan ve bir zamanlar devletin içinde örgütlenenler tarafından zulme uğrayan insanlar vardır ve adalet beklemektedir.
Allah`a emanet olun.