• DOLAR 34.547
  • EURO 35.939
  • ALTIN 3003.597
  • ...

Allah`ın adıyla

Müslümanların vahdete şiddetle ihtiyaçları olduğunu her defasında söylüyoruz çünkü bugün Suriye başta olmak üzere, Ümmet coğrafyasının diğer yerlerinde Müslümanların zulme maruz kalmalarının ve kanlarının akıtılmasının ana sebebi, vahdetten yoksunluktur. Bu, çok açık ve nettir.

İslam düşmanları bunu çok iyi bildiklerinden dolayı Müslümanlar arasında vahdetin oluşmaması için büyük gayret sarf etmektedirler. Müslümanlarla olan savaşlarının önemli bir kısmını bu nokta oluşturmaktadır. Mezhep, meşrep, cemaat, tarikat, ırk, dil gibi konuları sürekli kaşıyarak gündeme getirmekte ve bunlar üzerinden Müslümanları birbirlerine düşürmeye, onların arasını açmaya, onları birbirlerine karşı soğutmaya ve uzaklaştırıp parçalamaya çalışmaktadırlar. Çünkü Müslümanlar arasındaki vahdet onları huzursuz etmektedir. Müslümanların vahdetinden korkmaktadırlar. Onun için vahdetin Müslümanların gündemine girmesini bile hazmedememektedirler.

Ancak ne hazindir ki bazı Müslümanlar da buna alet olmakta, İslam düşmanlarının ekmeğine adeta yağ sürmektedirler. Ne zaman vahdetten bahsedilirse bakarsın ki eleştirilere başlar ve Müslümanları karalamaya çalışırlar. Dillerini, kalemlerini ve enerjilerini Müslümanların aleyhinde kullanırlar. Bunların böyle yapmaları için illa ki kötü niyetli olmalarına gerek yoktur. Amelleri bu olduktan sonra, netice açısından niyetlerinin iyi veya kötü olmasının bir farkı yoktur.

Müslümanlardan bazıları, diğer bazılarını yanlış ve hatalı görebilir, hatta bunda haklı da olabilir. Ancak Müslümanların İslam düşmanları karşısında zayıf düştüğü, hele hele saldırı ve zulümlerine maruz kaldığı bir dönemde, aralarındaki ihtilaf ve sorunları bir tarafa bırakıp İslam düşmanlarına karşı ortak cephe almazlarsa fitneye sebep olurlar.

“İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardımcı olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk olur” (Enfal 73)

Müslümanların, Ümmet coğrafyasında meydana gelen üzücü hadiselerden ders çıkarmaları gerekir. Müslümanların vahdet içinde olmadıkları ve dolayısıyla zayıf düşdükleri zamanda, İslam düşmanlarının saldırılarına nasıl maruz kaldıklarını ve ne hale düştüklerini görüp ibret alarak, birbirlerine daha çok yakınlaşmaları ve birbirlerine daha çok sarılmaları gerekir.

Ümmetin tamamı bir araya gelemiyor ve vahdeti oluşturamıyorsa, aynı memlekette ve aynı topraklarda yaşayan Müslümanlar da mı bir araya gelemiyorlar? En azından buna zemin hazırlanamaz mı? Hiç bir şey yapılamıyorsa bile; Müslümanlar kendi aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakarak, birbirlerinin aleyhinde konuşmayı ve birbirlerini eleştirip kötülemeyi terk edemezler mi?

Müslümanlar artık bazı şeyleri aşabilmelidirler. Dillerini, kalemlerini ve güçlerini birbirlerine değil, İslam düşmanlarına yöneltme becerisini gösterebilmelidirler.

Biz, Müslümanlar arasında vahdetin elzem olduğuna inanıyoruz. Bunu dillendiriyor ve bunun için çaba sarf ediyoruz. Bunun, Müslümanların değişmeyen gündemi olmasını istiyoruz. Ta ki Müslümanlar arasında meyvesini versin.

Bazıları bunun bir ütopya ve hayal mahsulü olduğunu söyleyebilir, bazıları ise buna hiç inanmayabilir. Ancak unutulmasın ki Rabbimiz bunu bizlere emretmektedir. Rabbimiz Müslümanlar arasında vahdeti emretmişse, demek ki olması gereken budur. Artık hiç bir Müslüman için ümitsizlik gibi bir şey söz konusu olamaz.

O halde hepimiz bunun için çaba sarf etmeliyiz. Bizler bunu başaramazsak bile, hiç olmazsa kendimizden sonrakilere bu yöndeki çabalarımızı miras bırakalım. Belki onlar başarabilirler.

Allah`a emanet olun.