CEZAEVLERİ CENAZEEVLERİNE DÖNÜŞTÜ
FETÖ ve Devletin derin yapıları, 1990`lı yıllarda yoğunluk kazanıp 2000 yılında doruğa çıkan bir süreçte İslami kesimlere yönelik sistemli bir mücadele içine girdiler. Bazılarını kaçırıp gizli yerlerde işkencelerden geçirdikten sonra infaz ettiler. (Batman`da kaçırılan Cevzet Soysal gibi). Bazılarını haftalarca ağır işkencelerden geçirdikten sonra düzmece tutanaklarla cezaevine attılar. (Kazım Uysal gibi). Bazılarını çok ağır işkencelerden geçirip öldürdüler ve intihar süsü verdiler. (A. Selam İrdem ve Cemal Uçar gibi). Çoğunu ise sudan bahanelerle ağır cezalara çarptırdılar ve cezaevlerine attılar. Cezaevlerine atılanlar; sistematik bir şekilde hem psikolojik hem de fizyolojik işkencelere tabi tutuldular.
Bu yüzden çoğunda kalıcı ciddi hastalıklar meydana geldi. İlgilenilmediği ve zamanında hastaneye sevk edilmediği için bu hastalıklar gün geçtikte ilerledi, kronikleşti ve bazıları ölümcül hale geldi. Buna daha fazla dayanamayanlar birer birer can verdi. Cezaevleri, Cenazeevlerine dönüştü.
Buna birkaç örnek verecek olursak;
Musa Özer: Kalp hastasıydı. Diyarbakır D Tipinde iken Temmuz 2006`da kalp krizi geçirdi. Resmi prosedür ve idari işleyiş bahane edilerek geç müdahale edildi ve hastaneye kaldırılıncaya kadar vefat etti.
Ahmet Şahin: Mide kanserine yakalanmıştı. 2009 yılında Diyarbakır D tipi cezaevinde iken mide kanaması geçirince infaz ertelemesiyle bırakıldı. Hastaneye kaldırıldıktan 2 ay sonra vefat etti. Geç kalındığı için kanserin tüm vücuduna yayıldığı tetkikler sonucu ortaya çıktı.
Cahit Durmaz: Bağırsak kanserine yakalanmıştı. Vefatından 8 ay önce Ankara Numune Hastanesinin 7 uzman doktoru tarafından; “Hayati tehlikesi mevcuttur, cezasının altı ay tehir edilmesi uygundur” şeklinde rapor verilmesine rağmen adli tıp rapor vermedi ve serbest bırakılmadı. 2010 yılında hastalığı ağırlaştı, hastaneye kaldırıldı ancak orada vefat etti.
Seyyit Ali Demiryol: Bağırsak kanseri hastasıydı. 2010 yılında Diyarbakır D tipinde iken durumu ağırlaşınca savcılığın verdiği 3 ay infaz ertelemesi ile bırakıldı ancak çok geç olmuştu. Tedavi için Batman Devlet Hastanesine kaldırıldıktan bir süre sonra vefat etti.
Ve son olarak Hüseyin Akbalık: 1994 yılında yakalandı. Ağır işkenceler gördü. Beyninde tümör oluştu. Zamanla durumu kötüleşti. Van F tipi cezaevinde iken durumunun ağırlaşması sonucu Adıyaman`a, oradan da Malatya`ya sevk edildi ve ameliyat oldu. Tekrar Van F tipi cezaevine gönderildi. Tedavisinde çok geç kalındığı için durumu düzelmedi. Avukatların müdahalesiyle Temmuz 2016`da 3 ay süreyle infazının ertelenmesine karar verilerek bırakıldı. İstanbul Şişli Etfal Hastanesine yatırıldı. Bir süre tedavi gördükten sonra eve gönderildi. Durumu tekrar kötüleşince Mardin Devlet hastanesine götürüldü, oradan İstanbul`a sevk edildi ancak kendisinden ümit kesildiği için eve gönderildi ve 09. 11. 2016 tarihinde vefat etti.
Daha önce de Turan Arı, Ramazan Duman ve Murat Kaya benzer şekilde vefat etmişlerdi. Şu anda cezaevinde olup hastalığı ilerlemiş olanlar var. Yasin Demir ve Hamit Çöklü gibi. Yasin Demir`in Hepatit B ve Delta Süper Enfeksiyonu denen bir hastalığı var ve ölümcül bir hastalıktır. Hamit Çöklü`nün kalp hastalığı var, ameliyat geçirmiş ve durumu risklidir. Bunlar, bu durumlarına rağmen cezaevinde tutuluyor ve bundan dolayı tedavi olamıyorlar.
Başta hasta olanlar olmak üzere, cezaevindekilere yönelik yapılan hukuksuzluklara artık son verilmelidir. Çok geç olmadan ve başka Hüseyin`ler ölmeden müdahale edilmeli, hastalar tedavi edilmek üzere serbest bırakılmalı ve yeniden yargılanmanın yolu açılmalıdır.
Allah`a emanet olun.