• DOLAR 34.619
  • EURO 36.24
  • ALTIN 2923.51
  • ...

Allah`ın adıyla

Bugün İslam coğrafyasına baktığımız zaman, neredeyse her yerinde kan, gözyaşı ve yıkım görürüz. Onlarca yıldır bu durum devam ediyor ve gün geçtikçe daha vahim hale geliyor.

Bunu hepimiz görüyoruz. Her gün haber kaynaklarında okuyor, seyrediyor ve haberdar oluyoruz. Duyarlı Müslümanlar bu konuyla ilgili üzüntüsünü ifade ediyor. Kimi öfkesini, kimi şikayetini dile getiriyor. Hemen hepsi; Müslümanların bu hale gelmesindeki ana faktörün, dağılmışlık ve parçalanmışlık olduğunu söylelip şikayetleniyor. Hepsi tefrikadan yakınıyor, vahdeti arzuluyor, Müslümanların birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi gerektiğini söylüyor...

Buna rağmen Müslümanların dağılmışlık ve parçalanmışlık hali devam ediyor. Buna rağmen Müslümanlar arasındaki tefrika varlığını koruyor. Buna rağmen Müslümanlar birbirlerine yabancı kalmaya ve birbirlerinden uzak durmaya devam ediyor.

Şu bir gerçektir ki; Müslümanlar vahdet içinde bulundukları ve kendi aralarında İslam`ı tatbik ettikleri zamanlarda -sayıları az olsa bile- İslam düşmanlarına mağlup olmamışlar, hele zillete hiç düşmemişlerdir. Ancak vahdeti kaybettikleri zamanlarda da galibiyeti görmemişlerdir.

O halde vahdet, Müslümanlar için son derece önemli ve hayati bir konudur. Müslümanların kendi ayakları üzerinde durabilmesi, İslam düşmanlarının işgal, talan, fitne ve şerlerinden muhafaza olabilmesi ve en önemlisi Allah`ın (cc) dinini ayakta tutabilmesi için vahdete şiddetle ihtiyacı vardır.

Bu, tecrübi bir tespittir. Halbuki Rabbimiz (cc); Bütün Mü`minlerin kardeş olduğunu (Hucurat 10. ayet) ve bütün Müslümanların bir ümmet olduğunu (Enbiya 92. ayet, Mu`minun 52. ayet, Âl-i İmran 110. ayet) beyan ederek Müslümanların vahdet içinde bulunup tefrikaya düşmemelerini (Âl-i İmran 103. ayet, Âl-i İmran 105. ayetı) emretmektedir. Buna göre, Müslümanlar arasında İslam kardeşliğine dayalı vahdet şarttır ve bütün Müslümanlar bundan dolayı sorumludur.

Evet, duyarlı bütün Müslümanlar bunu söylüyor. Peki buna rağmen neden vahdet gerçekleşmiyor ve bu istikamette neden yol alınamıyor?

İşte bu, önümüzde duran ciddi bir sorudur!

Bu soruyu okuyucularımıza bırakarak; Müslümanların vahdeti konusunda bizler ne yapabiliriz ona bakalım.

Her şeyden önce kendimizi bu sorunun muhatabı kabul edip  bu konudaki sorumluluğumuzu düşünerek, üzerimize ne düştüğüne ve neler yapabileceğimize bakmak gerekir. Her birimiz, büyük-küçük ayırımını yapmadan, yapabileceklerimizi pratiğe dökmek için gayret sarf edersek, inanıyorum ki mesafe kat ederiz. En azından bu konudaki sorumluluğumuzu yerine getirme gayreti içinde olmuş oluruz.

O halde;

1-İnsanları dillerine, renklerine, ırklarına göre değil, iman esasına göre tasnif etmeli; iman edenleri terazinin bir kefesine, iman etmeyenleri ise diğer kefesine koymalı. İman edenleri kardeş bilmeli ve onlara merhamet nazarıyla bakmalı.

2-Müslümanlar arasındaki ihtilafları (düşmanlığa dönüşmedikçe) mazur görmeli ancak tefrikadan şiddetle kaçınmalı.

3-Alenen İslam`a zarar verme ve Müslümanlara düşmanlık etme gibi bir durum olmadıkça, Müslümanların hiç bir kesimini hedef haline getirmemeli, aleyhlerinde konuşmaktan ve yazmaktan kaçınmalı.

4-İslam`ın ve imanın şartlarında ifadesini bulan hususiyetleri (sözlü veya yazılı olarak) alenen inkar etmeyen ve ben Müslümanım diyen hiç kimseyi tekfir etmemeli.

5-Müslümanları geniş bir aile gibi görmeli. Kendi aralarında birbirlerini eleştirebilir, bazı konularda yanlış ve hatalı görebilirler. Ancak İslam düşmanları ve şer güçlerine karşı Müslümanları eleştirmekten ve hedef haline getirmekten şiddetle kaçınmalı.

6-Müslümanlar arasındaki sorunları kendi iç meseleleri olarak görmeli. Bu sorunların, yine Müslümanlar arasında halledilmesi gerektiğine inanmalı.

7-Hangi mezhep, meşreb, cemaat veya tarikattan olursa olsun Müslümanlar arasında tanışma, yakınlaşma ve kardeşlik duygularının gelişip güçlenmesi için ziyaretlerde bulunmalı, irtibatları sürekli ve güçlü hale getirmeli.

8-Ortak paydalarda buluşup birlikte hareket etmenin ve yardımlaşmanın yollarını aramalı, bunun için sağlıklı ve kalıcı  diyaloglar geliştirmeye çalışmalı.

9-Müslümanların dertleriyle dertlenmeli, üzüldüklerine üzülmeli, sevindiklerine sevinmeli.

10-Müslümanlara gıyabında dua etmeli. Özellikle aralarında İslam kardeşliğine dayalı vahdetin gerçekleşmesi için Allah`a (cc) çok yalvarmalı.

Allah`a emanet olun.