• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.98
  • ...

Myanmar yönetiminden yapılan açıklamaya göre; Bangladeş ve Myanmar yönetimleri, Arakanlı Müslümanların ülkelerine geri dönmesi konusunda anlaşma yapmış. Bu anlaşma sonrası, acaba yeni bir katliam kapıda mı, sorusu akla geldi. Kapalı kapılar ardından nasıl bir pazarlık yapıldığı ve hangi ilkeler etrafında uzlaşıldığı bilinmiyor. Kamuoyuna ise infial oluşturmayacak bir açılama yapıldı. Bütün süreç Çin'in himayesinde yürüyor gibi görünmektedir. Çin'in ise Burma hükümetinin müttefiki olduğu bilinmektedir. Aslında Çin'in bu denli olaya aktif olarak katılması farklı endişelerden kaynaklanmaktadır. Özellikle Dünya kamuoyunda farklı saiklerle oluşan hassasiyet, Çin'in aktif olarak rol almasına sebep oldu. Özellikle batılı devletlerin her geçen gün bu konuyu daha fazla işlemesi ve uluslararası kurumlarda ele almaları Çin'i endişelendirdi.  Arakanlı Müslümanların yaşadığı toprakların kritik bir enerji güzergâhı üzerinde olması ve yer altı zenginlik kaynakları itibariyle büyük bir potansiyele sahip olması, emperyalistlerin ve onların yerli müttefiklerinin buraya ilgi duymalarının temel sebebidir.

Diğer nedenlerin yanı sıra, katliamların temel nedeni de budur. Şimdiye kadar yapılan soykırıma ve katliamlara ses çıkarmayan Çin, birden sürecin idarecisi rolüne büründü. Belli ki Batılı devletlerin daha fazla kamuoyu oluşturup sahaya inmesi durumunda stratejik bir takım kırılmaların olabileceğini görmektedir. Batılıların bu topraklara çöreklenmesi durumunda, bu hamle, Çinliler için geri dönülemez bir süreci başlatabilir. Özellikle Amerika başta olmak üzere, Batılı petrol şirketlerinin bu bölgeye ilgisi bilinmektedir. Trump'un başkanlığı ile beraber, Güneydoğu Asya sahası, ABD'nin yeni hamle alanları içinde yeniden gündeme alındı. Yani bu meselenin uluslararası aktörlere bakan yönü vardır. Çin'in olaya dâhil olması ve belki de müttefikini vahşi katliamlar konusunda dizginleme gayretinin temel nedeni budur.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Arakan'da yaşanan krizin çözümü için 3 aşamalı bir plan önermiş, ilk aşamada sahada ateşkesin sağlanması gerektiği ve bölgede istikrar ortamının oluşturularak insanların zorla göç ettirilmesinin engellenmesi gerektiğini söylemiş.

Wang, "Bütün tarafların çalışmasıyla şu anda ilk aşamada amaca ulaşıldı. Önemli olan olayların yeniden parlamasını önlemek ve savaşın ateşini yeniden tutuşturmamak" ifadelerini kullanmış.

Bu meselenin bir de İslam ümmetine bakan tarafı vardır. Başından itibaren Müslüman ülkeler bu sürece müdahil olmalıydılar. Bu süreç, hayati bir öneme sahiptir. Müslümanların katliama uğramaması temel sorun olmakla beraber, Arakanlı Müslümanların hangi şartlarda vatanlarına döneceği son derece önemlidir. Başta can güvenliği ve vatandaşlık olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerinin teminatı hususunda gözetleme komisyonu kurulmalıdır. Neredeyse hiçbir konuda ittifak kuramayan halkı Müslüman olan devletler, hiç olmazsa bu konuda ortak bir irade ortaya koymalıdırlar. Arakanlı kardeşlerimizin hak ve hukuklarının takipçisi olmak, İslami ve insani bir vazifedir. Böyle bir yaklaşımın siyaseten de karşılığı vardır. Son yıllarda birtakım siyasi hesaplarla çatışan halkı Müslüman olan devletlerin itibarları yerlerde sürünmektedir.  Bu ülke ve kurumların böylesine bir meselede inisiyatif almaları, kaybolan itibarlarını tamir etmek için de bir vesiledir.

Arakanlı Müslüman kardeşlerimizin bu sorunlarının bir futbol topu gibi Çinliler ve Batılılar arasında gidip gelmesi yerine, Müslümanların bütün baskı unsurlarını kullanarak bu sorunu sahiplenmeleri gerekirdi. Son derece kritik bir süreç başlamak üzeredir. Başta Türkiye olmak üzere tüm Müslümanların, bu mazlum kardeşleri için sorumluluk ve inisiyatif almaları gerekir.