• DOLAR 34.672
  • EURO 36.714
  • ALTIN 2926.796
  • ...
Irak işgalinde yeni bir aşamaya geçildi ve yeni bir perde sahneleniyor. Obama, 2003`te başlattıkları Irak savaşının bittiğini ilan etti. ABD Savunma Bakanı ise, savaşı resmen sona erdirmek üzere Bağdat`a giderek en büyük Amerikan üssünde yapılan bir törenle, savaşın resmen bittiğini dünyaya ilan etti. İşgalin sonlandığını temsilen de Amerikan bayrağı indirildi.
Bu işgal esnasında Amerika`nın resmi açıklamalarına göre; ABD`nin 4500 askeri öldü,

32 bin askeri de yaralandı. Gerçekte ise on binlerce ABD askerinin öldüğü tahmin ediliyor. Bu savaşta, aynı zamanda Irak`ta bir milyonun üzerinde Iraklı katledildi;

Irak`ın bilim adamları, din adamları ve aydınları suikastlerle ortadan kaldırıldı. Kütüphanelere ve tarihi eserlere varıncaya kadar bütün değerleri yağmaladı. Tarihin kaydettiği en büyük trajedilerinden birisi bu coğrafyada yaşandı. Gelinen noktada bölgenin en zengin ülkelerinden biri tüm varlığı ile talan edildi, Mezopotamya`nın kalbi harabeye döndü.

Şu an muhtemelen Amerika`nın neler yapmaya çalıştığını analiz edelim. “İşgal bitti” dedikleri, ABD`nin, askerlerini Irak`tan Kuveyt`te bulunan üslere çekmesi olayıdır. Yani büyük bir askeri güç, Irak`ın hemen yanı başında Demoklesin kılıcı gibi ıraklıların başı üstünde sallanıp duruyor. Üniformalılar çekildi; ama onların yerlerine adları vahşetle özdeşleşen güvenlik şirketlerinin elemanları ve istihbarat örgütlerinin ajanları bu coğrafyaya dolduruldu. İşgalciler, sadece makyaj tazelemiş oldular. İşgalin keyfiyetinde değişen hiçbir şey yok…

İşgalin bundan sonraki aşaması, anlaşmalarla sömürülmeleri için zemin hazırlanan başta petrol olmak üzere, Irak`ın yer altı zenginlik kaynaklarını talan etmektir. İşte işgalin askeri konsepti de, şu an sivil kisve altında buna göre şekillenmektedir. Irak`ın doğal zenginliklerini 2003`ten beri yağmalamakla yetinmediler, büyük şirketler üzerinden bu zenginliğin sürekli yağmalanabilmesi için anlaşma metinleriyle işi garantiye aldılar.

Şu an Irak`ta çok parçalı ve biri birlerine karşı nefretle doldurulmuş ve kendi aralarında kamplara ayrılmış bir sosyal ve siyasal yapı oluşturulmuş. Bu gruplardan hiçbirisi tek başına Irak`ın bütünlüğünü sağlayacak durumda değil. Sunniler kendi aralarında, Şiiler kendi aralarında ve Kürtler kendi aralarında bölünmüş. Artık şehirler, mahalleler, sokaklar ayrıldı. Derin bir düşmanlık toplumun bütün kesimlerinde mevcut; fitne tohumları alabildiğine her tarafa serpiştirilmiş. Her grup, her cemaat, her etnik yapı kendisini ayrı ve bağımsız bir yapı olarak görüyor. Bu parçalı tabloda, tek bir Irak seçeneği çok zor gözüküyor. Aralarına yerleştirilen nifaktan dolayı, her kesim kendi siyasi emelleri ve diğerlerine üstünlük sağlamak için ABD ile daha fazla işbirliğine gidebilir. Ve Irak`tan geriye çok sayıda küçük devletçik kalabilir. Zaten Batılıların Ortadoğu`da oluşturmaya çalıştıkları yapı, çok sayıda küçük devletçiklerden oluşmuş bir yapıdır. Askeri kapasiteden yoksun bırakılacak olan ve birbirleri ile sorunlu olacak olan bu devletler, Ortadoğu`da ABD`nin birer peyki haline dönüştürülmeye çalışılabilir. Bu eksen ve konseptin bir parçası olmak istemeyenler ise, çok yönlü bir kuşatmayla karşı karşıya kalabilir. Aynen körfezde oluşturulmuş Arap devletçikleri gibi. Böylelikle bu devletler israil için de tehdit olmaktan çıkacaktır. Tüm Ortadoğu`da yapılmaya çalışılan budur. Bu projenin Irak ayağında, Irak topraklarının en az üç parçaya ayrılmasının senaryoları yapılıyor: Kuzeyde Kürtler, Bağdat ve çevresi merkez olmak üzere ortada Sünniler ve güneyde Şiiler…

Bu üç parça da kendi arasında parçalanabilir. Çünkü bu parçaların her birisinde de biri birleri ile barışık olmayan ve Batılıların fitnesi ile düşmanlara dönüştürülmüş çok sayıda farklı unsur bulunmaktadır. Farklı mezhep müntesiplerinin bir arada yaşama iradesi zayıflatıldı. ABD, bütün bunlara ek olarak Irak toplumuna sürekli birbiriyle sorun yaşayacakları bir de anayasa çıkarttı. Böylelikle ABD önderliğindeki Batılılar, projelerinin gerçekleşmesi için bu yolda yasal ve hukuki ayağı da ihmal etmediler.

Neticede, Amerika`nın bu adımı sembolik olarak bir açıdan önem arz etse de, yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı bu olayı kendi geçekliği çerçevesinde değerlendirmek gerekir.