• DOLAR 32.482
  • EURO 34.83
  • ALTIN 2442.57
  • ...
Amerika, seçim atmosferine girmeye başladı bile. 2012 ABD başkanlık seçimleri, 6 Kasım 2012 tarihinde yapılacak. 2008 yılında Demokratik Parti`nin adayı olarak ABD başkanı seçilmiş olan Barack Obama`nın ikinci ve son bir defa başkanlığa aday olması ABD yasalarına göre imkân dâhilindedir ve halihazırda ufukta başka bir aday da gözükmemektedir. 2012 ABD`de seçim yılı. ABD Başkanlığı, Temsilciler Meclisi`nin tamamı, Senato`nun da üçte biri yenilenecek.

6 Kasım 2012`de düzenlenecek ABD Başkanlık seçimleri, büyük ihtimalle bu yılın en çok tartışılan konularından biri olacak. Cumhuriyetçi Parti`nin önümüzdeki aylarda bir başkan adayı çıkarmasından sonra iyice kızışacak olan seçim kampanyası süreci, Obama için büyük bir test olacak. 8 yıllık George W. Bush yönetiminden sonra yandaşlarınca büyük umutlarla seçilen ilk siyahî başkan Obama, finansal kriz, dış politikadaki sürpriz gelişmeler ve askeri alanda aldığı kararlarla destekçilerinden çoğunu büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Obama yıl boyunca eski destekçilerini geri kazanmaya çalışırken bir yandan da büyük iç ve dış sorunlarla yüzleşmek zorunda kalacak.

Amerika seçimleri, sadece bu toplumu değil, bütün Dünya dengelerini etkileyen bir süreç olarak görülür. Bunun nedeni; adayların köklü ve stratejik tercih farklılıkları değil, ABD`li politikacıların mazlumların kanlarını ve canlarını kirli politik işret sofralarına meze yapma alışkanlıklarıdır.

ABD`de seçim olması demek; başta İslam coğrafyası olmak üzere birçok mazlum insanın tepesine binlerce ton bomba yağması demektir. Amerika`da seçim demek; diğer halklar için acı, kan, gözyaşı ve mahrumiyet demektir.

Şu an Ortadoğu`da her an değişebilecek çok kırılgan bir atmosfer mevcut. Amerika seçimlerine aylar kala, Amerika`dan klasik devlet politikalarının değişmesi beklenmese de popülist hamlelerin olacağı muhtemel. Böylesi tehlikeli bir atmosferde ABD seçmenlerine selam göndermek için ölçüsüz hamlelerde bulunmak, ateş ile oynamak anlamına gelir. Örneğin İran konusunda gerilim tırmandırılabilir ve bu atmosferde kontrolden çıkabilecek bir süreç, ekonomik, siyasi ve askeri anlamda birçok ülkeyi olumsuz etkileyecektir. Yine İran`a karşı bir kuşak oluşturma bağlamında muhtemelen Arap- israil silah dengesi bozulmayacak şekilde, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri silah deposu haline getirilecektir. Suriye konusunda limitler daha da üst perdeden zorlanabilir.

Etiyopya askerleri, Somali`de bazı kasabaları Batılıların desteği ile işgal etti. Bu işgal hareketine çeşitli bahanelerle ABD`nin başını çektiği Haçlılar da iştirak edebilir. Yemen dosyası, işgal için halen açık bir şekilde tutuluyor. Afganistan ve Irak`ta cephelerin hafifletilmesi, ABD`nin işgal hevesinden vazgeçtiği anlamını taşımıyor. Tam tersi, yıllarca birçok cephede işgal hareketi yürütme güç ve kapasitesini test eden ABD, bu kapasitede olmadığını görünce bazı cepheleri hafifletme ihtiyacı hissetti. Aslında bir yerde bu manevralar, İslam dünyasında yeni işgallerin habercisi olabilir. Yani bu sürecin çok sancılı olacağı kesin.

Devrimler ve isyanlarla geçen bir yıldan sonra 2012 yılı da büyük değişimlere gebe. Ortadoğu ve Kuzey Afrika`da yaşanan Arap Baharı`ndan sonra dünyanın geri kalanında da bu yıl yönetimsel çalkantılar bekleniyor.

Geride bıraktığımız 2011 yılına Arap Baharı`ndan Wall Street protestolarına kadar siyasal ve sosyal süreçlere halkın gücü damgasını vurdu. 2012`ye de dünyanın dört bir tarafında gerçekleşecek seçimler damgasını vuracak. ABD, Rusya, Çin, Fransa, Hindistan gibi dünyanın önemli ülkelerinde seçimler olacak ve belki de iktidarlar el değiştirecek. ABD seçimleri, bir yönü ile bu büyük seçim fotoğrafı içinde mütalaa edilmelidir.

ABD seçimlerine olan ilgimiz, isim ve partilerin farklı algılanması ile ilgili değildir. Bizim ilgimizin nedeni; bu zalim politikacılarının sidik yarışlarının İslam coğrafyasına yansımasıdır.

Şu an Amerikanın seçim sathına girmesi ile Ortadoğu`daki tansiyon yavaş yavaş yükseliyor ve ABD daha da pervasız davranıyor. Çünkü Amerikalı politikacı ve seçmenlerinin anlayışı şudur: “Ne kadar kan, vahşet ve zulüm; o kadar oy” anlayışı vardır.

Amerika halkının, kendi yöneticilerini vahşete ve zulme motive eden politik tercihleri ve eğilimleri, zulmü ve vahşeti bu arenada geçer akçe olarak görmeleri, ABD halkını da vuracaktır. Dünya halkları ile beraber politik tercih ve eğilimlerinin sonuçlarından kendileri de etkilenecektir.