Bastonlu Zevzeklerin İpi Kimin Elinde?
Emekli amirallerin darbe üsluplu bildirisi üzerine, bir partinin genel başkanı, bu vakayı, “zevzeklik” olarak nitelendirmişti. “Bastonlu zevzekler”, ancak altlarına bağlanan bezler ile dışarıya çıkabiliyorken, neye güvenerek, böyle bir bildiri ile Türkiye’yi ve dışarıda Türkiye’ye gönül verenleri tedirgin etti?
Bu olayı bir zevzeklik ve bunaklık olarak görmek, ya saflıktır ya da art niyettir. Bu olay, bir zevzeklik veya bunaklık olarak geçiştirilemez. Bu dinozorlar takımı, aslan yüreği yemediklerine göre dayandıkları ve güvendikleri bir güç olmalı. Yakın zamanlı yapılan açıklamalar ve beyanlar, bu işin üzerinde çalışıldığını ve senkronize bir planın parçası olduğunu göstermektedir. Alakasız bir konudan yola çıkarak ültimatomu andıran bir bildirinin yayınlanması, aslında bir meydan okumadır, parmak sallama gayretidir. Büyük bir planın mühendisi olan güçler, planlarının bir parçası olarak iplerini ellerinde tuttukları amirallere bir bildiri yayınlama ültimatomu verdi. Prostatına bile laf geçiremeyen bu güruh, eski kudretlerine sahip olmadıkları ve hatta hiçbir güçleri olmadığını unuttular ve verilen coşku ile Türkiye’yi hizaya sokacaklarını düşündüler. Sadece bir dolgu malzemesi gibi kullanılan bu güruh, ahir ömürlerinde millete ve bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisinin malzemesi oldular.
Kim olursa olsun, hukukun herkes için işlemesi gerekir. Kendilerine bile söz geçiremeyenlerin, bu halkı esir alma özlemlerinin bedeli mutlaka ödetilmelidir. Bu bastonlu taifenin planlı hezeyanları karşısında geri adım atılması durumunda bir daha bu işin önü alınamaz. Hiç kuşku olmasın ki, sırada bekleyenler sahneye atılacak ve toplumsal bir kaosun başlaması için bu ateşe bir odun da onlar atacaklardır. Hukuk içerisinde bu darbe heveslilerinin yakaları öyle bir yırtılmalı ki, kimse bir daha böyle bir adıma cüret etmesin. Bu gün 15 Temmuz darbe girişiminden sonra hala birileri darbe hevesini dışa vurabiliyorsa, önceki darbecilerden caydırıcı bir şekilde hesap sorulmadığı içindir. Darbecilerin kimlikleri üzerinden bir ayrıma gidilmeden tüm darbeciler aynı muameleye tabi tutulmalıdır. FETÖCÜ darbecilerden hesap sorulduğu gibi, başka kimlik ve kisveye sahip darbecilerden de hesap sorulmalıdır. Nasıl ki, 15 Temmuz bir darbe girişimi ise; 12 Eylül de bir darbedir, 28 Şubat da bir darbedir. İşte bu meşum süreçlerin aktörlerinden aynı şekilde hesap sorulmaz ise bu memlekette darbe hevesi var olmaya devam edecektir. Bu ülkede darbeler Kemalizm adına yapıldı. Kemalizm ve laikliği darbelerinin gerekçesi olarak sunan ve toplumsal mühendisliklerinde Atatürk maskesi takanlar, hala bu ülkede darbe hakkına sahip olduklarını düşünmektedirler. Toplum ne düşünürse düşünsün bu Beyaz Türkler ve kendilerini seçkin olarak görenler, durumdan vazife çıkarmayı kendilerine bir hak olarak görmektedirler. Özellikle iktidarın bu kesimler karşısında ürkek ve mahcup bir duruş ortaya koyması, bu kesimi daha da cesaretlendirmektedir. Atılan hukuki adımlar ve caydırıcı yaptırımlar ile artık Atatürk maskesi takarak, laiklik nakaratları ile aslında NATO ve ABD hesabına bu ülkede kimsenin darbe yapma hakkının olmadığı net bir şekilde anlatılmalıdır. Artık bu ülkede darbe sevdası tamamen tarihin çöplüğüne atılmalıdır. Darbe ve darbecilik konusunda kimsenin bir iltiması olmamalıdır. Darbe sevdalısı çetelerin kimliğine bakarak, bazılarına kerhen iltimas geçmek, bu ülkeye ve halka yapılacak en büyük kötülüktür. Gönlü adalet ve özgürlükten yana olan, halkını seven herkesin bu meşum zihniyet karşısında tek yürek olması gerekir.
Emekli amirallerin son bildirisi, toplumun güven ve istikrarına yönelik planlı bir suikast ve suikastlar zincirinin bir halkasıdır. Büyük bir cesaretle bu halkayı kırmak gerekir. İktidarı erken seçime zorlamak isteyen güçler, paydaşları ile beraber bu ülkeye büyük bir kötülük yapmaktadır. Bu eylem, bir görüş beyanı değildir, emperyalistlerin stratejilerinin tartışılmaya açılması karşısında, “Kara Murat benim” duruşudur. Emperyalistlerin tarihi ve güncel stratejilerinin tartışılmasını bile istemeyen bu taife, bu tartışmayı bile farklı zeminlere çekerek konuyu mecrasından saptırmaktadırlar.
Bu memlekette herkes hukuk önünde eşit bir şekilde hesap vermedikçe, bu meşum girişimleri çok yaşarız.
Gecikmeden ve herkes için adalet, diyoruz. Kimsenin suç işleme özgürlüğü olmamalıdır. Geç olmadan harekete geçilmeli ve “bastonlu zevzekler” yargı önünde hesap vermelidir. Ortada organize bir suç ve bu suçu işleyen bir suç örgütü vardır. Millete sallanan parmak kırılmalı ki, kimse bir daha bu millete, efendileri hesabına parmak sallamaya cüret etmesin.