• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

Fıtrat sözlükte yaratılış, belli yetenek ve yatkınlığa sahip oluş şeklinde yer almaktadır. Varoluş hali ya da varoluşsal eğilim olarak tanımlanabilen fıtrat, insan doğası açısından önemli ve değerli görülen bir konudur. Bu yazıda fıtrat ile merhamet korkusu arasındaki ilişkisinin ele alınması amaçlanmıştır.

            Hikâye olunur ki vaktiyle bir derviş suya düşen akrebi kurtarmak için elini uzatır. Elini uzatınca da akrep dervişi sokar. Buna rağmen derviş tekrar dener ve akrep yine sokar. Bu duruma şahit olanlar, dervişe “İyilik yapmak istediğin halde sana zarar verene daha ne diye yardım edersin?” derler. Dervişin cevabı insan fıtratına biçilen değer açısından manidardır: “Akrebin fıtratında sokmak vardır. Benim fıtratımda ise yaratılanı sevmek ve ona merhamet etmek vardır. Akrep fıtratının gereğini yapıyor diye, ben niye fıtratımı değiştireyim?”

            Hikâyeden de anlaşıldığı üzere merhamet, insan fıtratında var olan bir özelliktir. Diğer bir ifadeyle insan doğası, merhametli davranışları sergilemeye yatkındır ve insan, varoluşsal olarak merhametli olma doğasına sahiptir. Ancak değişen dünya koşulları, insanlar arasındaki iletişim ve ilişkide samimiyetin azalması ve iyilik yapmanın sonucunda olumsuz durumlarla karşılaşılması gibi nedenlerden dolayı bazı insanlar merhametli olmada güçlük yaşayabilmektedir. Kimi kaynaklarda merhamet korkusu (fear of compassion) olarak da yer alan bu durum, merhametli deneyimler ya da davranışlarda bulunmaya karşı direnç gösterme şeklinde ortaya çıkabilmektedir.

            Merhamet korkusu, başkalarına merhametli olmaktan kaçmak olduğu gibi merhamet görmeyi bir eziklik olarak düşünmektir aynı zamanda. Hatta bunun bir başka türü de kendine karşı merhametli olmaktan korkmaktır ve bu da kendine merhametli olmayı zayıflık olarak düşünmekle açıklanabilir.

            Merhamet korkusu hem merhamet gösteren açısından hem de merhamet edilen açısından riskler ve problemler barındırmaktadır. Merhametli olmaktan korkmak demek, kalbin iyilik yoluna engel koymak demektir. Aklından yardım etme düşüncesi geçerken “ya…” ile başlayan endişelerle dolup taşımak demektir. Özellikle de merhamet göstermenin sonucunda istemedikleri durumlarla karşılaşan insanların artık merhamet etmekten korktukları söylenebilir. Öyle ki bu hal, insanı merhametsizliğe kadar götürebilir.

            Merhamet korkusu insanın fıtratına ters düştüğü gibi bu durum başka değişkenlerle de ilişkili olabilmektedir. Bu konuda yapılan bir araştırmada merhamet korkusu olan insanlarda depresyon, anksiyete ve stres belirtilerinin fazla olduğu saptanmıştır. Aynı araştırmada başkalarına karşı merhametli olmaktan çekinen/korkan bireylerin kendilerine karşı da merhametli olmakta güçlük yaşadıkları ve bu bireylerde özgüvenin de düşük seviyelerde olduğu belirtilmiştir. Başka bir araştırmada obsesif kompülsif ve sosyal anksiyete bozukluğu olan bireylerin daha fazla merhamet korkusuna sahip olduğu belirtilmiştir. Bu bulgular, merhamet korkusunun kişinin zihinsel ve fiziksel sağlığının yanı sıra toplumsal ilişkilerini de olumsuz etkilediğini ortaya koymaktadır.

            Merhametli olmak, nasıl ki insan fıtratı ile uyumlu ve insanlık için kutsal bir erdem ise merhamet korkusu ve merhametsizlik de bir o kadar insana ve insanlığa zarar veren bir durumdur. Merhametin bedeli bazen istenmeyen ve kahreden sonuçlara varsa dahi merhametsizliğin sonucu toplum ve insanlık için çok daha ağır olabilmekte ve bazen en kötü sonuçlara varabilmektedir. Bu yüzden hayat şartları ve karşılaşılan durumlar incitici olsa bile insanın merhametsiz olmasına gerek yoktur. İyiliğin karşılığı nankörlük olsa bile, desteğin sonucu üzüntü verse bile ve yardımın neticesi keder olsa bile fıtratı üzerine yaşayan inançlı insanın merhametsizliğe tenezzül etmemesi gerekir. Bu şartlarda bile belki yapılabilecek şey merhamet etmeyle ilgili olan yardımı ve desteği bir süreliğine azaltmak ya da ertelemek olabilir. Aksi takdirde fıtrat dışına çıkıldığında merhametsizlik başlar, adaletsizlik ve zulüm kendini gösterir.

            Netice itibariyle, her çağda olduğu gibi bu çağda da fıtratı üzere harekete geç(e)meyen insanlar olmuştur ve olmaya devam ediyor. Maalesef merhametten korkan insanlar artıyor. Sadece başkasına değil, kendine bile merhamet edemeyen insanlar çoğalıyor. Bu bağlamda bir temenni manasında, merhametten yorgun düşenlere ve merhamet korkusu yaşayanlara rağmen merhametten doyum alan insanlara ihtiyaç duyulduğu söylenebilir. Böyle insanlarda merhamete dair inanç ve cesaret olduğu müddetçe yeryüzünde merhametin yayılmasına devam edilebilir. Merhametin aileden başlayıp toplumun alanına kadar yayılması duasıyla…