• DOLAR 34.669
  • EURO 36.341
  • ALTIN 2941.907
  • ...

Sosyal medya kullanımının artmasıyla paralel olarak, insanların ahlaki hastalıklarında büyük oranda artış meydana geldi maalesef. Büyük günahlar arasında bulunan ve Allah Rasulü (s.a.v.)'in “Ateşin odunu bitirdiği gibi haset de sevapları bitirir.” Hadisinde bildirdiği haset, en büyük kalbi hastalıklardan biridir.

Hasedin kısaca tanımı şöyle: Kişinin; sahip olmadığı bir şeyi, bir başkasında görüp kıskanması, bu kıskançlık sebebiyle o şeyin yok olmasını istemesidir.

Haset aklı perdeleyen ve sağlıklı düşünmeyi engelleyen bir duygudur. Haset anında, kişi doğru bir muhakeme yapamadığı için her türlü suçu işleyebilir.

Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de geçen peygamber kıssalarında hasedin zararlarını sık sık vurgulamıştır.  Haset ilk olarak, Hz. Adem kıssasında karşımıza çıkmaktadır. Zira İblis hasedinden dolayı, Hz. Adem’e secde etmiyor ve cennetten kovuluyor. Haset onun ebediyen lanetlenmesine sebep oluyor.

Yine; Habil ile Kabil kıssasında, Kabil’in Habil’e olan hasedi onu, kardeşini öldürmeye kadar götürüyor.

Bir de Yusuf Suresi’nde geçen Hz. Yusuf’un kardeşlerinin, O’na haset etmeleri yüzünden kuyuya atmaları olayı var ki, tüm bu yaşanmışlıklar, hasedin nelere sebep olabileceğini gözler önüne sermektedir.

Burada bir detaya vurgu yapmak yerinde olacaktır. Eğer kıskanılan şeyin yok olması istenmiyorsa o haset olmaz. Nitekim; ilmi ile amel edip, bu ilmi insanlara öğreten ve zengin olup, malını Allah yolunda harcayan kişiyi kıskanmak suretiyle, ‘Allah bana da ilim verseydi de ben de insanlara öğretseydim, yahut Allah bana da mal verseydi, ben de O’nun yolunda infak etseydim’ şeklinde isteklerde bulunmak, haset değil, ‘gıpta’dır. İslam bu iki şey dışında kıskançlığı yasaklar.

Haset ile sosyal medya ilişkisine gelecek olursak; daha önceleri sınırlı bir sosyal mesafede yaşayan insanlar, sadece yakınlarında olan,  ilişki içinde oldukları kişileri görüyorlardı. Fakat günümüzde bütün dünya elimizdeki cep telefonları kadar yakın. Mahremiyeti ayaklar altına alan, sınırsız paylaşma özgürlüğü, ne yazık ki insanların sahip olamadıkları şeyleri başkalarında görmelerine ve defalarca buna maruz kaldıkça, içten içe kahrolmalarına sebep oluyor. Şunu unutmayalım ki; bizler için sıradan olan bir durum, belki de bir başkasının hayalini kurduğu şey olabilir. Ayrıca sosyal medyada görülen parıltılı hayatların gerçeği yansıtmadığını belirtmekte fayda var.

Konuyu birkaç örnekle detaylandıralım. Mesela; eşiyle sorun yaşayan biri, sosyal medyada en mutlu anlarını paylaşan çiftleri gördükçe, mutsuzluğu katlanıyor…

Çocuğu olmayan biri, başkalarının çocuklarını en güzel, en tatlı halleriyle gördükçe, çocuk özlemi daha da artıyor…

Maddi durumu iyi olmayan biri, başkalarının sahip olduğu evleri, arabaları, gösterişli eşyaları gördükçe, bunları elde etmek için belki de hırsla harama bulaşıyor…

Bu birkaç örnek, durumun vahametini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bilerek veya bilmeyerek, bir insanın haset duygularını kabartmak, elbette ki hesaba çekilmemize sebep olacaktır. ‘Zerre’ miktarınca olan şeyin bile hesabını vereceğinin bilincinde olan her Müslüman, bu vebalin ağırlığını kalbinin içinde taşımalı ve haset gibi, hem bu dünyada hem ahirette helak nedeni olan bir hastalığa, zemin oluşturacak paylaşımlardan kaçınmalıdır. Her şeyde olduğu gibi sosyal medya konusunda da, dengeyi muhafaza etmeye çalışmalı ve bilinçli kullanıcı olmaya gayret göstermelidir.

Selam ve dua ile…

Seher Toprak (Konuk yazar)