• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

İstanbul Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu çok şanslı biri..

Sanıyorum hiçbir siyasetçiye bu kadar toleranslı davranılmamış, bu kadar açık çek yazılmamıştır.

Adam “Temel atmama töreni düzenleyeceğim” diyor ki, bu “Hizmet etmeyeceğim” anlamına geliyor; ama ona destek veren koalisyondan bir küçük eleştiri bile yok.

Yapması gereken yolları, metroları yapmıyor, Ulaştırma Bakanlığına devrediyor yine ses yok.

“Özel araç israfı” diye bas bas bağırıyor, ardından çok daha yüksek fiyatlara araç kiralamaya başlıyor, destekçi koalisyon kör…

Ulaşımı ucuzlatacağım diyor; ama anormal bir zam yapıyor, “kem, küm” sesleri…

Dedim ya; ama çok şanslı.

Her yanlışı, zammı, acemiliği, rantı göstere göstere yapıyor.

Mesela gazete büfesi olayı…

“İBB, yeni sözleşmede İstanbul’daki gazete satış büfelerinin kiralarına yüzde 560’a varan zam ile büfeleri yenileme ücreti olarak da 80 bin ile 300 bin liraya kadar fatura çıkacağını bildirdi. Yeni sözleşmeye imza atmayan gazete bayilerine ise 1 ekimde ihaleye çıkılacağı belirtildi.”

Yapılan şey açık öyle değil mi?

Bu salgın döneminde yüzde 560’a varan zam ve yenileme ücreti…

Büfecilerin büyük kısmı bunu ödeyemeyeceği için ekmek kapılarını bırakıp başka iş bakmak zorunda kalacak ve yerleri daha önceden “belirlenmiş kişilere” ihale adı altında paylaştırılacak.

Yani bazıları imha edilirken, bazıları ihya edilecek.

Başkan bir müteahhit ve bu işleri iyi biliyor.

“Yüksek kirayı nasıl ödeyecekler?” mi dediniz?

Onun da bir yolu bulunur elbet. Halkçı belediye “halkını zorda bırakır mı?”

 

FAŞİZME DÖNÜŞ

Almanya’da uzun zamandır “aşırı sağda” yükselişin “tehlikesi” konuşuluyor.

“Tehlike” dedimse öyle dudak ucu işte. Yoksa “aşırı sağ” diye yumuşattıkları faşizm, gümbür gümbür geliyor.

Tabii formatı biraz değiştiği için “bazılarına” göre çok da büyük bir tehlike değil.

Eskiden en büyük düşmanlıkları “Yahudilere” idi; ama artık bu değişti. Şimdi faşistlere göre genel anlamda yabancılar, özel anlamda ise asıl düşman Müslümanlardır.

Özellikle son dönemlerde bunu “mülteciler” olarak ifade ettiklerini biliyoruz.

Almanya’da bu işin öncülüğünü AfD adında bir parti yapıyor.

İşte bu partinin sözcüsü geçenlerde 'Göçmenleri gaz odalarına atabiliriz' diye bir açıklama yapmış.

AfD sözcüsü partiden ihraç edilmiş.

Öyle çok iyi niyetli ve insani değerlere değer veren insanlar olduğu için değil tabii.

Büyük ihtimalle “Böyle zamansız ve uluorta yapılan açıklama bize zarar verir” demek istemişlerdir.

İnşaallah nasip olmaz; ama iktidar AfD gibi bir partinin eline geçtiğinde belki “gaz odası” değil; ama çok sayıda modern “imha” yöntemini devreye sokacakları kesindir.

Şu anda bile saçma sapan gerekçelerle Müslümanların çocuklarını ellerinden alıp istedikleri kişilere veriyorlar ve bu da bir tür imha operasyonudur aslında.

Yani faşizm zaten uzun zamandır yüzünü gösteriyor.

 

TEK ÖLÇÜ DİN DÜŞMANLIĞI

İki sol gazete aynı haberi vermiş:

“Koronavirüs test kitinin satışı konusunda tek yetkili olan Yeni Berke Medikal şirketinin adresinde hac ve umre turları düzenleyen bir şirket çıktı. Konuyu TBMM gündemine getiren CHP'li Mustafa Adıgüzel, firmanın hiçbir medikal tecrübesinin olmadığını belirterek, “Sağlık Bakanlığı’nda yıllarca varlığını bildiğimiz bir cemaatin umre ve hac organizasyonunu yaptığını biliyoruz” diye konuştu.”

Satır aralarından taşan kin ve nefreti görebiliyorsunuz değil mi?

Yani mesele dini değer ve sembollere düşmanlık değilse bu haberin anlamı ne?

Medikal işi yapan firma Hac ve Umre işi değil de aynı zamanda eğlence turizminde faaliyet gösterseydi yine tepki gösterecek miydiniz?

Hiç sanmıyorum.

Açıkça soralım:

-Ortada bir yolsuzluk mu var?

-Malzeme bozuk mu çıkmış?

-Birileri sağlık açısından zarar mı görmüş?

Üç soruya dair de bir şey yok!

Firma hem medikal hem de Hac ve Umre işi yapıyormuş ve bu durum bizim solculara batmış.

Başka bir şey yok!