• DOLAR 34.61
  • EURO 36.3
  • ALTIN 2923.47
  • ...

Ukrayna savaşı birçok açıdan Avrupa’yı ve hatta dünyayı etkilediği için diğer tüm gündemlerin önüne geçti. Petrol, doğalgaz ve Ayçiçek yağı sıkıntısından sonra tahıl krizinin ortaya çıkması başta üçüncü dünya ülkeleri olmak üzere herkesi tedirgin etmeye başladı.

Avrupa ülkeleri güçlü ekonomileri ile krizin üstesinden gelmeyi başarırlar; ama enerjiden sonra yükselecek tahıl fiyatları açlığın pençesindeki Afrika’da insani dramlara, Asya ve Güney Amerika’da ekonomilerin çöküşleri ile toplumsal patlamalara yol açabilir.

Erdoğan, Putin ve Reisi’nin buluşacağı “Tahran zirvesi” bu açıdan kritik bir önem taşıyor.

“Tahıl koridoru” ya da alternatif enerji yolları için çaba harcanması ve Rusya’nın denklem dışında tutulup yaptırımlarla ekonomik olarak sıkıştırılması beklenmedik tepkilere ve yeni savaş alanlarının ortaya çıkmasına sebep olabilir. Bu yüzden Türkiye’nin dengeli politikası AB üyesi ülkelerin hatta bundan çok memnun olmasa da Amerika’nın da dikkatini çekmektedir.

Zirvede Suriye meselesinin gündeme geleceği ve Türkiye’nin hazırlığını yaptığı operasyon için nabız yoklayacağı söyleniyor. Türkiye için PKK’nin zayıflatılması ve sınırdan uzaklaştırılması ile birlikte mültecilerin bir kısmının gönderilebilmesi için böyle bir operasyona ihtiyaç duyduğunu tarafların hepsi biliyor. Rusya, askeri olarak bölgeden kısmen çekilmesine rağmen siyasi olarak ağırlığını devam ettirmek isterken, İran ise Rusya’nın boşalttığı alanlara yerleşerek Suriye’de etkinliğini artırma çabasında. Hem İran hem de Rusya, Amerika’nın açıkça silah verdiği ve siyasi destekte bulunduğu PKK-YPG’ye karşı Türkiye’nin operasyon yapmasına resmi açıklamaları ile karşı olduklarını söylediler. İki taraf da mevcut durumdan çıkış yolunun Türkiye’nin Esad rejimi ile iletişime geçmesiyle mümkün olduğunu söylüyor.

Suriyeli mülteciler mevcut şartlarda geri dönmek istemiyor. Suriye’de Esad’ın kontrol ettiği bölgelere geri dönenler ile ilgili anlatılanlar geri dönüşü engelliyor. Yıkılmış bir ülkede muhalif bir kimlikle işkenceci ve katliamcılığı tescilli bir rejimde yaşamak bir süredir bombalar ve ölümlerden uzak kalmış insanların tercih edebileceği bir şey değil.

Ama ekonomik sıkıntılar ve bir proje kapsamında yükseltilen faşist dilin özelde Suriyeliler, genelde ise İslam ülkelerinden gelen tüm mültecilere karşı gittikçe daha saldırgan bir hal alması, seçimlere doğru gidilen süreçte hükümeti de kimi adımlar atmaya zorluyor.

Bu arada Türkiye tehdidi üzerinden Suriye rejim güçlerinin PKK’nin hâkimiyet alanındaki yerlere yerleştirilmesi çok daha tehlikeli bir sürecin başlamasına da neden olabilir. Rejimin koruması altındaki PKK’nin Türkiye’ye yönelik saldırılarına karşılık verilmesi durumunda Türkiye ve Suriye güçleri arasında ölümcül çatışmaların olması da ihtimal dahilindedir.

Biden’in gelişiyle Yemen’de savaşın alevlenme ihtimali belirmişken, Irak’ta Hem Şii hem de Kürtler arasında yeni çatışma zeminleri ortaya çıkarken, Suriye’de bir çözüme gidilememesi bölgenin tümüyle barut fıçısına dönmesine neden olabilir.

İçinizi kararttığımızın farkındayız; ama maalesef coğrafyamızın gerçeği bu.

İslam dünyası yapması gerekenleri yapmıyor.

Batı dünyası hem Ukraynalı mülteciler hem de Ukrayna ordusu için kesenin ağzını açmış bulunmakta, bu yolda Rusya ile krizler yaşamayı göze almaktadır.

Ama Amerikan işgali sona ermesine rağmen İslam dünyasında Afganistan için atılacak adımlar konusunda bir girişimden söz edilemiyor maalesef.

Evet, bu soruları ciddi biçimde sormak gerekmiyor mu?

İslam dünyasında neden halen Afganistan’daki yönetimi tanıyan kimse yok?

Neden kimse bir zirve toplanmasına öncülük etmiyor?

Neden herkes ilk hamlenin batı dünyasından gelmesini bekliyor?

Yazarın Diğer Yazıları