KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜM VE MUHATAP
Kılıçdaroğlu, “Kürt sorununu HDP ile çözebiliriz” demiş.
Diğer muhatapların dikkate alınmayacağını da imaen değil sarahaten dile getirmiş.
Mesela Öcalan…
Kılıçdaroğlu açıkça isim zikretmiş: "Erdoğan bunu yaptı. Devleti, İmralı ile muhatap kıldı. Mesela İmralı meşru bir organ değil. Meşru organ kimdir? HDP'yi meşru organ olarak görebiliriz. Halkın desteği var. Parlamentoya gelmiş, dolayısıyla parlamentonun içinde bulunuyor görevini yapıyor. Bu sorun çözülecekse, meşru bir organla, HDP ile çözebiliriz. Bu nedenle HDP, Meclis'te olması gerektiğini düşünüyorum."
Peki, bu konuda HDP çevreleri ne düşünüyor?
Kısa bir arşiv taraması yaptım.
Eş genel başkanlardan Pervin Buldan’ın 2009, 2011 ve 2013’te yaptığı açıklamalara rast geldim. Üçünde de Buldan “Muhatap Öcalan’dır” diyor.
Dikkatinizi çekiyorsa “çözüm süreci” denilen dönemde hükümet “siyasi kanat” ile görüşmeye çalışırken onlar Öcalan’ı ve bazen de Kandil’i muhatap olarak gösteriyorlardı
Mithat Sancar’ın, Selahattin Demirtaş’ın, Gültan Kışanak’ın, Ertuğrul Kürkçü’nün bu minvalde açıklamaları var.
Hatta İmralı’dan da 2012’de şöyle bir mesaj verilmiş:
“Devletin muhatabı Kandil ve diğerleri değil, benim. Devlet diyor ya, PKK on başlı yapıdır, diye. Ben tüm sorumluluğu üstüme alıyorum. Tek muhatap benim. Ben kefilim.”
Öcalan’ın bu açıklamalarına karşılık PKK’nin ne silahlı ne de siyasi kanadı bir açıklamada bulunup “hayır, Öcalan muhatap alınamaz” demedi. Kandil’den arada bir gelen ve Öcalan’ın sözlerinin neden yerine getirilmediğine dair açıklamaların amacı da “ev hapsi” talebinin gerçekleşmesini ve böylece örgütün daha kolay yönetilebilmesini sağlamaktı.
Hatta AK Parti’ye yakın medya ve akademisyen çevrelerinden “Kürt siyasi hareketi” ve “Kürt silahlı hareketi” açıklamaları yapılıp PKK’nin siyasi ve askeri kanatlarının “Kürtlerin tek temsilcisi” olarak ilan edildiği bir dönem oldu. Çözüm konusunda “Öcalan’ın Kandil ve HDP’ye göre daha müspet durduğu” söylemi bu çevrelerde sıkça dile getirildi.
Sürecin bozulduğu günlerden şimdiye PKK’den ya da siyasi kanadından “muhatabın değiştiğine dair” bir açıklama ya da bir ima söz konusu bile değil. Daha bir yıl öncesinde eş genel başkanlardan Mithat Sancar, ‘çözüm sürecinin tekrar canlanması için, barış için İmralı'da Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit sürecinin de bitmesi gerektiğini’ söyledi.
Son olarak da Kılıçdaroğlu’nun açıklamasına cevabı veren HDP’nin eski eşbaşkanı ve halen milletvekili olan Sezai Temelli oldu. HDP'li vekil Temelli, lafı eğip bükmeden asıl muhatabın İmralı olduğunu söyledi.
HDP açısından “Öcalan’ın muhatap olması” konusunda bir değişiklik yok!
Son zamanlarda HDP içerisinde bir tartışmanın yaşandığı biliniyor. Milliyetçi kesim ile Türk solu arasında bir çekişmenin olduğu sosyal medya mesajlarından anlaşılıyor. Bunun yanı sıra Ayhan Bilgen’in HDP’de Kandil ve İmralı etkisini azaltmayı ima eden ve tabir yerindeyse partinin “özerkleşmesini” savunan görüşlerinin pek tutmadığı da görülebiliyor.
Yani manzara bu iken Kılıçdaroğlu, nasıl olacak da süreci HDP ile yürütecek?
CHP içerisindeki sol ve sosyalistlerin ve hatta liberallerin ve “eski İslamcı”ların Kılıçdaroğlu’na destek olması çok da şaşırtıcı olmaz; ama ulusalcı ve Kemalistler nasıl ikna edilecek?
İttifak ortağı olan partiden “bizden habersiz vaatlerde bulunma!” uyarısından sonra söylemlerine dikkat eden Kılıçdaroğlu, HDP ve çözüm konusunda da bir konsensüse vardıktan sonra mı bu açıklamayı yaptı?
Eğer öyleyse İYİ Parti içindeki “dizayn elemanları” oldukça başarılı bir iş çıkarmışlar. Ama bunun İYİ Partinin milliyetçi tabanında nasıl bir karşılık bulacağı konusu Meral Akşener’in uykularını kaçırmalı.
Şunu kabul etmek lazım.
Geçen zaman içerisinde bölgesel ve küresel değişimlerden elbette ki, Kürt sorunu da nasibini almıştır. Çözümün muhatapları arasına artık HDP, Kandil ve İmralı dışında kimi Avrupa ülkeleri ve Amerika da dahil olacaktır. Kılıçdaroğlu, perde önünde HDP ile görüşürken, perde arkasında kendisine dikte edilen şartlarla yüz yüze gelebilecektir.
Sanırım anlaşılması zor olan mesele şudur:
Kılıçdaroğlu ekonomik krizden ve zamlardan dolayı hükümeti sıkıştırmış ve hatta bunaltmışken neden böyle riskli bir konuya girmekte ve siyasi rakiplerine güçlü bir koz vermektedir?
Bizim anlayabildiğimiz, ya HDP’siz başarılı olma şansının olmadığı konusunda ikna edilmiş ya da “küresel alan düzenleyiciler” tarafından koltuğunun altına yerleştirilen ve siyasi anlamda bitişine sebep olabilecek bir bomba konusunda tehdit edilmiştir.