• DOLAR 32.48
  • EURO 34.756
  • ALTIN 2439.697
  • ...

Bir taraftan açlıkla pençeleşen Afrika Somalisi, bir yandan komşu Suriye ve coğrafyamızda/yanıbaşımızda bulunan şehit, tutuklu ve muhacir kardeşlerimizin gözü yaşlı ve boynu bükük çocuklarını görmezden gelmek mümkün değil. Hele şu zalimce yapılan sevklerin acısı henüz tazeyken.

Bir de gündemde konuşulan, tartışılan can alıcı ve yürek yakıcı bir sorun var ki; o da tesettür konusu.

Yazmaktan en çok çekindiğim iki konu var: Bayramla ilgili duygu ve düşüncelerimizi yazıya dökmek, bir diğeri de tesettür. Çünkü cazip ve edebi yazı yazmak gibi bir hünere sahip değilim. Çünkü bayram denilince aklıma hep hüzün ve gam gelir. Rahmetli kaynanam ve küçük oğlumla  birlikte her bayram namazı çıkışında gözlerimiz yollarda kalırdı. Namazdan bir bir çıkıp da evlerinin yolunu tutan babaları seyrederdik. Fakat bizim babamız/kocam gelmezdi bir türlü. Gözyaşlarımızı birbirimizdan saklamaya çalışırdık kaynanamla. Sonra birbirimize belli etmeden odaların birine çekilip gözyaşlarına boğulurduk.

Kendi yaşadıklarımızı şu an ki sevk zulmüne uğrayan  kardeşlerimizin yaşadıklarıyla kıyasladığımızda üzüntümüz, tasamız ve sorunumuz onlara oranla denizde bir damla misali…

Tesettür sorununa gelince, son zamanlarda tesettür sorununun gündeme gelmesi ve birçok sivil toplum kuruluşunun tesettür seferberliği başlatması umut vericidir.

Tesettür sorununu analiz ettiğimizde bu sorunun açık saçıklığı dile getirmekten, Nur ve Ahzab  surelerini açıklamaktan daha öte bir sorun olduğunu görürüz.

Zaten genç kızlarımız yıllarca okul ve üniversite kapılarında Allah`ın bayrağı olan Nur suresini dalgalandırmadılar mı? Kapanan ve örtünen bacılarımızın çoğu örf ve gelenekten olduğu için değil, örtünmenin bilinci ve şuuruna erdiği için  örtünmüşlerdi.

Bacılarımız, başörtüsü yasağına karşı yıllarca onurlu ve şerefli bir direniş göstediler. Birbiri ardısıra kesilmeyen açlık grevleri ve benzeri eylemler/tepkiler verdiler meydanlarda.

Asıl sorun, ümmet olarak başörtüsü mağdurlarını sahipsiz ve kimsesiz  bırakmış olmamızdır. Seslerine kulak tıkamamız bu sorunu ümmetin en büyük sorunu olarak görmezden gelmemiz ve unutmamızdır.

 28 Şubat yasağının ardından Müslümanlar olarak sindirildik ve direniş umudumuzu kaybettik. Genç  kızlarımız ise kendileri için bir namus, bir haya, bir iffet olan başörtüye karşı güvenlerini ilgisizliğimiz sayesinde  kaybettiler.

Tesettür hakkında konuşmak, anlatmak, yazmak tüm bunlar beni vicdanen rahatlatmıyor. Bu konu hakkında yazmak istediğimde İskenderun`da Elazığ`da ve daha birçok yerde tanıdığım ve tanımadığım bacılarımızın mağduriyetleri ve genç kızlarımızın küçük yaşta zalimce dayatmaya karşı gösterdikleri mücadele gözümün önüne gelir. Bırakalım asıl onlar tesettür konusunu konuşsunlar. Buna hakları var.

Başkaları batıl olan davaları için yıllarca sebat ederken, biz Müslümanların birkaç yasağın ardından pes etmesi ne tuhaf.

Söz konusu tesetttür olunca ben de kitaplığımızda mahzun ve ilgisiz duran “Bütün Yönleriyle Başörtüsü Sorunu” adında Mazlum-Der  tarafından bir zamanlar derlenen kitabı karıştırınca başörtüsü mağdurlarının hayat hikayeleriyle karşılaştım. Yorumsuz olarak kardeşlerimizin birkaç feryadını buraya alıntılamak istiyorum:

“Ağlamak istiyorum, bir adım ötemde camideki hacılara, hocalara, şeyhlere duyurmak için.

Ağlamak istiyorum, batının yaldızlı laflarına kanıpta aldatılan Müslümanlar duyana dek. Dargınım hacı amcalara, dargınım tüm müslümanlara,  dargınım kendime…”

Birçok sivil toplum kuruluşu tarafından başlatılan tesettür seferberliği cemiyetin/ümmetin yeniden kardeşlik ve beraberlik noktasında dirilişine vesile olabilmesi dileğiyle…  

Yazarın Diğer Yazıları