• DOLAR 34.577
  • EURO 36.27
  • ALTIN 2972.315
  • ...

    Kur'an-ı Kerim Hz. İsa (aleyhisselam) ile ilgili olarak tarihi ayrıntılara yer vermez. Bunun yerine tarih boyunca Allah'ın varlığı ve birliği etrafında nebilerin verdiği mücadelenin ana hatlarını bize hatırlatarak gerekli öğüdü almamızı ister. Bu çerçevede Hz. Meryem'e  "Allah'ın ruhu"  diye nitelenen meleğin göründüğünü ve ona bir çocuk müjdelediğini belirttikten sonra Hz. İsa(aleyhisselam)'ın,  annesi Hz. Meryem'den babasız bir şekilde doğduğunu aktarır. Kur'an-ı Kerim, ayrıca onun babasız dünyaya gelmesini Hz. Âdem (aleyhisselam) ile kıyaslayarak Hz. İsa(aleyhisselam)'a herhangi bir şekilde uluhiyet atfedilmesinin önünü almış olup bunun yanlış olduğunu bize bildirmiştir.

    Hz. Meryem'i kucağında çocukla gören kavmi onu kötülemeye başlayınca, beşikteki Hz. İsa (aleyhisselam) şunları söyler: "Ben Allah'ın kuluyum. O bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam olayım,  O, beni mübarek kıldı, yaşadığım sürece namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti, beni anneme itaatli kıldı, zorba ve isyankâr biri yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden dirileceğim gün bana selam olsun!"  (Meryem:27-33)

   Kur'an'a göre Hz. İsa(aleyhisselam), Meryem'in oğludur ve Allah'ın Meryem'in rahmine yerleştirdiği kelimesidir. Ona İncil'i vermiş ve İsrailoğulları'na gönderilmiş peygamberlerdendir. Hz. İsa(aleyhisselam), insanları Allah'a kulluğa davet etmiş, Tevrat'ı tasdik etmiş, bazı hususlarda onu neshetmiş, kendisinden sonra gelecek Ahmed adındaki Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’i müjdelemiştir.

    “Meryem oğlu İsa şöyle demişti: "Ey İsrailoğulları! Bilin ki benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve benden sonra gelecek Ahmed isimli elçiyi müjdelemek üzere size Allah tarafından gönderilmiş elçiyim." (Saff, 6)

    Bu ayette İsrailoğulları'nın Hz. İsa(aleyhisselam)  tarafından kendilerine bırakılan ilâhî emanete sahip çıkmayıp sözlerinden caymalarına gönderme yapılmaktadır. Ancak "Ahmed" isimli peygamber kendilerine apaçık kanıtlarla gelince, haset ederek ‘bu (kanıtlar) besbelli birer büyüdür!’ dediler.  Oysa Hz. İsa(aleyhisselam)  bir yandan kendisinden önceki Tevrat'ın Allah katından geldiğini belirtirken bir yandan da vahiy zincirinin kendisiyle son bulmadığını ve kendisinden sonra bir elçinin geleceğini müjdelemişti. Daha önce Tevrat'ta da bu yönde bilgi bulunmaktaydı. Bu sebeple İsrailoğulları bu peygamberin gelmesini hararetle bekler oldular ve geldiğinde ona en büyük destekçinin kendileri olacağını söyleyip durdular.

   Fakat Medine'deki Yahudiler, bu peygamber kendi içlerinden çıkmayınca menfaatleri gereği türlü iftira ve bahanelerle ona karşı çıktılar. Her ne kadar Bedir zaferinden sonra tavır değiştirip Tevrat'ta özellikleri belirtilen son peygamberin Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) olduğuna kanaat getirdiklerini açıkça ifade etmeye başladılarsa da Mekke putperestlerine karşı verilen Uhud Savaşı'nın başarısızlıkla sona ermesini takiben, hem bu beyanlarından döndüler hem de müşrikler ve münafıklarla iş birliği içine girip Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile yaptıkları antlaşmaları birer birer ihlâl ettiler.

    Hz. İsa (aleyhisselam) kendisinden sonra gelecek elçinin adının Ahmed olduğunu haber vermişti. Bazı hadislerdeki ifadeye göre de Hz. Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)'in diğer bir adı Ahmed'dir; fakat Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)  ismiyle aynı kökten gelen "Ahmed "kelimesinin onun sıfatı olduğu görüşü de vardır. Bu kelime, "çok hamd eden, çok övülen, yüksek ahlâk sahibi" manalarına gelmekle birlikte Muhammed kelimesiyle de yakın anlamdadır. 

İbn  Âşûr Resul-ü Ekrem(sallallahu aleyhi ve sellem)'in peygamberliğinden önce veya sonra bu adla çağrıldığının bilinmediği noktasından hareketle ayetin "Ahmed isimli elçi" şeklinde çevrilen kısmının doğru anlaşılabilmesi için buradaki "isim" kelimesi üzerinde de durulması gerektiğini belirtir. İbn Aşur'a göre Arap dilinde bu kelimenin kullanıldığı şu üç anlamı bu ayetin tefsirinde dikkate almak uygun olur: 

  1. a) Müsemma (bir adın ifade ettiği gerçek mana, içerik)
  2. b) İyi şöhret
  3. c) Özel ad.

    Şu hâlde bu ifadeyle Hz. İsa(aleyhisselam), hem Resul-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem)'in Risâlet görevinin kendininkinden daha üstün olduğunu hem O’nun kendi döneminde ve sonraki dönemlerde hep hayırla anılacak bir şahsiyet olduğunu hem de O’nun özel adının bu manaya geldiğini belirtmiş bulunuyordu.

    Hristiyanlık, babamız ve ilk insan Âdem ile annemiz Havva'dan bu yana insanların işlediği günahlara kefaret olarak Hz. İsa(aleyhisselam)'ın çarmıha gerildiğini ve üç gün sonra dirildiğini dile getirmektedir. Böylece asli günah, kefaret ve İsa(aleyhisselam)'ın Tanrı'nın oğlu olduğu inançlarını dinin merkezine yerleştirmektedir.  Buna karşın Kur'an, çarmıh hadisesinin Hristiyanların anlattığı gibi olmadığını dile getirmektedir.                                                                            (...devam edecek.)